26 Haziran 2017

Friedrich Nietzsche İnsanca Pek İnsanca


İnancın gerçeği
 
Kader insanların hayallerini bulmak için umut ettiği şeylerden oluşur. Fakat o nesnel gerçeklik için gerekli olan şeyler elimizde mevcut değildir. Fikir ayrılıkları burada başlar. Beynindeki inanç ve mutlulukları yakalamak için kadere inanırsın. Fakat gerçeği bulmak istiyorsan onu araştırmalısın.
 
 
 

 


Edip Cansever - Gelincikler

 
gelincikler tek tek göründü mü çayırlarda
işi iş kasabanın
su yüzlü çocuğun işi iş
bir de poyraza döndü mü hava
başlar masmavi damarlar fışkırmaya yanaklarından
faytonların turuncu tekerlekleri
yansır gaz tenekeleriyle çevrili bahçelerde
asılı çamaşırlarından bir tutam çivit kokusu alıp gider
gelincikler tek tek göründü mü çayırlarda.

saat onikilerde
postanede mektup yazan adamlara bakar bir semt delisi
durmadan bakar
ki o mektuplar nereye giderse gitsin
öylesine uzundur ki kasaba
gelinciklerden bükülmüş bir ibrişim gibi
gidip gelen mektup zarflarıyla tarif edilebilir ancak
içerinde kar serpintisi
icçerinde bozkır
içlerinde herkesin bir güneyi olan
ve marangozlar upuzun kayıklar yaparlar bunun için
kesersiz, çivisiz, elsiz
sadece ruhlarından
o kayıkları içinde domates doğranan bir akşamüstünde yüzdürürler
canlanır suya değince hemen
bordalarındaki nakışlar
bir derya gülü alıp başını gider.

yeter ki görünsün gelincikler
önce tek tek görünsün sonra topluca
usta bir doğramacı gibi kırmızılar doğrar kasaba
gelincikler indi mi çayırlardan
su bardaklarına, berber dukkanlarına girdi mi
duvarlara sicimle tutturulmuş şişelere
girdi mi bir kere
-aynaları boğacak neredeyse
-taşlıkları basacak sel gibi
o zaman...
tam o zaman
marangozlar mis gibi rakılar içerek kayıklarında
konuştukca binlerce kayık
konuştukca binlerce köpük, binlerce kıyı olurlar
ve nedense bir vapur bizi alıp götürecekmiş gibi bakarız bir-
birimize
unuturuz sonra alıp başını gitmeyi de
yeter ki iki dudak arasına konsun gelincikler
ipince bir ıslığa yerleştirilsin
türküler süzsün tüveylerinden
kahveler eski renklerine boyanır yeniden
biralar çiğ ışıkta bile parlak
yıkanır tertemiz oluncaya kadar yaşamak.

gerçekte bir sevinç, bir mutluluk yok değildir yüreklerimizde
sevgiler umutlar yok değildir
öyleyse neden çabuk küseriz birbirimize
çabuk öfkeleniriz
durup durup böyle hüzünlenmemiz neden
anlamıyoruz da ondan mı yoksa
bir bütün olduğunu mutluluğun
umudun bir bütün olduğunu
seziyor muyuz yalnızca
baktıkca gelincik tarlalarına uzaktan
öyle bir arada güzel
yaşamanın lezzetini
kanımızı tutuşturdukça gün günden
buğusunu saldıkça
bir tütün dumanı gibi yaktıkça genzimizi.


Cahit Külebi - Kayıp Sevda

 
 Bir yandan türkü söyler  
Bir yandan yürür ağlıyarak,  
Sevdası rüzgâr gibi iter  
Dere boyunca yalnayak.  
      
Nilüferler gibi solgun Ophelia!  
Yanaklarına yapışır saçları.  
Açılır etekleri suyun yüzünde,  
Seyrederdi söğüt ağaçları.  
      
İnsan kalbi o zamanlar da vardı  
Daha küçüktü, daha kırmızıydı ama şimdikinden  
Kopardılar kalbini Ophelia'nin  
Nilüferler gibi sarardı.  
      
Şimdi de kızlar sokaklarda,  
Minnacık eller, ayaklar, saçlar.  
Ama nerde onlar, nerde Ophelia  
Nerde evvel zaman içindeki aşklar.  
      
Sevdamız kayboldu zamanlarda.  
Dişi ceylânla erkek ceylân  
Ayrı yönlere koşar gider.  
Bir sevişmek kaldı romanlarda.