Ben şaşırmıyorum
"Şehir
uzakta.
Genç adam
ayakta.
Akıyor şehirden geçen nehir
genç adamın ayakları dibinden.
Genç adam
piposunu çıkarıyor cebinden
aranıyor kibriti.
Bakıyor akar suya
düşünüyor Heraklit'i,
düşünüyor büyük hakîm Heraklit'i genç adam...
Kim bilir belki böyle bir akşam,
böyle bir akşam,
Heraklit alnını
yeşil gözlü zeytinliklerde akan
suya eğdi
ve dedi:
«Her şey değişip akmada,
bu hâl beni hayran bırakmada..»
Nazım Hikmet bu şiirini Moskova'da yazdı. 1927 yılında Türkiye'ye girerken apar topar Sarp Sınır Kapısı'nda polis merkezine sokuldu.
Aradan bir zaman geçiyor; Komiser Nazım Hikmet'in karşısına dikiliyor; "Nazım sen Moskova'da ekalliyetlerle/ (yani azınlıklarla) ilgili bir şeyler düşünmüşsün, anlat bakalım neler planladınız bu ekalliyet meselesi hakkında?"
Nazım Hikmet şaşırdı: "Ben azınlıklarla ilgili bir şey düşünmedim, nerden çıkarıyorsunuz?"
Komiser: "Hiç saklama elimde delil var" deyip yanındaki polise "getirin kanıtı, kendi gözüyle görsün" dedi.
Komiser defteri açıp Nazım Hikmet'e yazısını gösterdi: "İşte Kanıt!"
Nazım, "Bu benim şiirim; adı da 'Moskova'da Heraklit'i Düşünüş'"
Mesele anlaşıldı:
Heraklit'in Osmanlıca yazımı ile Ekalliyet kelimesinin yazımı birebir aynıydı.
Komiser "Moskova'da ekalliyeti düşünüş" diye anlamıştı.
Nazım Hikmet ekledi: "Heraklit 'değişmeyen tek şey değişimin kendisidir' diyen büyük Yunan filozofudur."
Komiser bunu duyar duymaz hiddetle: "Ne! Bizim can düşmanımız Yunanlılar'a şiir mi yazdın?