13 Eylül 2015

İçimdeki Tanrı "İnsanoğlu unutmamalıdır ki aldığı her nefes onun tekamül etmesi için verilmiş bir fırsattır."

Mutluluk Nedir?
Mutluluk nedir, hiç sordun mu? Sana öğretilenler mutlu olmana yetiyor mu? Bir düşün. Kimse var mı etrafında gerçek mutluluğu bulmuş, bedeninin her zerresinde hissettiği daimi bir mutluluğu.

İnsanoğlu ömrü boyunca mutluluğu arar durur. Hiç bakmayı düşünmez kalbinin derinliklerine. Bir baksa görecek asıl olanı, asıl mutluluğu, asıl sevgiyi, asıl aşkı…

Kalbin derinliklerine inmek kolay değil. Çok zor, acı bir yol. Bu yol yerine, insanoğlu mutluluk zannettiği şeylerin etrafında dönüp durur. Ta ki kalbinin içindeki okyanus harekete geçtiğinde onu hissedene kadar. İşte o zaman aslını, özünü hissetmeye başlar. Bildiği ve unuttuğu gerçek mutluluğu aramaya başlar. Kalbinin en derinlerinden gelen bu çağrıyı duymazdan gelemez. Yanar kavrulur, vaz geçmez, geçemez… Amacı budur artık, bilir. Ödülü çok büyüktür. Aslıyla bütünleşmek mutluluğa erişmektir.

Bilgiyle Karşılaşmak

İnsanoğlu unutmamalıdır ki aldığı her nefes onun tekamül etmesi için verilmiş bir fırsattır.

Aldığınız her nefesin kıymetini bilin ve bilin ki aldığınız her nefeste engel dediğiniz, aslında sınavınız olan olaylarla karşılaşacaksınız. Karşılaştığınız her bir olaydan sizin beşer ve manevi hayatınızı dengede tutmanızı sağlayacak, tekamülünüz için gerekli olan bilgiyi alırsınız.

Tıpkı istiridyenin içinde saklı olan inci tanesi gibi, her zaman olayların içindeki inciyi ara bul. Sonra onu kalbinindeki o engin okyanusa at ki o bilgiyi özümsemiş ol. İncilerin kalbinindeki okyanusta çoğaldıkça nasıl bir dönüşüm yaşadığını fark edeceksin. Beşer hayatındaki her bir değişimde manevi hayatının yani özünün bilgisini değişimin oranında hatırlamaya, hissetmeye başlarsın.

İncilerini biriktir, ta ki siyah inciyi bulana kadar.

İnsanoğlunun Arayışı

Kurak bir çölde gezen gezgin misali, suyu bilir, suya susamış ama nerede bulacağını bilmez, arar durur.

İnsanoğlu da bu misal, aşkla özünü arar durur.  Bulmak için önüne çıkan yöntemleri dener, o aşkı tekrar yaşamak için. Her denediği yöntem bir sınav, bir deneyim. Ondan alacağını alır ama yine bulamaz içini kavuranı. Bu kavuşma arzusuyla başka arayışlara girer. Karşısına çıkan kendi gibi beşer varlıkların onun içini kavuran bu aşk ateşini söndürecek suyu vereceğini sanır. Medet umar, beklentiye girer; hadi der, hadi her söyleneni yaptım neden bu içimdeki ateşi söndüremiyorum; daha da alevleniyor, yakıp kavuruyor beni.

Çağrı o kadar büyür ki, artık haykırmaya, yardım edecek başka birilerini aramaya devam eder. O aradıkça sınavlar zorlaşır. Sınavları geçtikçe olgunlaşmaya başlar. Artık ateşin kavurmasına alışmıştır, sakindir.

Yavaş yavaş anlar ki, o kalbindeki okyanusta çıkılan bu içsel yolculukta herkesin kayığı kendine, kimse kimsenin kayığını kullanamaz. Ancak sınavlardan daha önce geçenler kayığın nasıl kullanılacağını anlatır.

Önce kendi kayığını nasıl kullanacağını öğren. Sadece sen kullanabilirsin ve ancak o zaman kalbinin derinliklerinde seni yakıp kavuran o ateşi söndürmeye gidebilirsin.

TIK

İçimdeki Tanrı