16 Haziran 2014

Carlos Castaneda - Don Juan'ın Öğretileri

Her şeye aynı açıdan bakarsan,  
Hep aynı şeyleri düşünürsün.
 
Hep aynı şeyleri düşünürsen, 
Hep aynı şeyleri yaparsın.
 
Hep aynı şeyleri yaparsan, 
Hep aynı sonuçları elde edersin.

Hep aynı sonuçları elde edersen, 
Hep ya mutlu ya da hep mutsuz olursun
 
“Kendimizi sefil de kılabiliriz, güçlü de. Her ikisi için de harcanan çaba eşittir.”

“Kendini kapalı kılmanın saklanmak ya da kendini gizlemek anlamına gelmediğini; ulaşılmaz olmak anlamına geldiğini söyledi. Herkes senin saklandığını biliyorsa, farketmez ki saklanmış olman.”

“Ulaşılamaz olmak demek, çevrendeki dünyayla temasında tutumlu olmak demektir.”

“Kibri yaşamımızdan çıkardığımız an incitilemez hale geleceğiz. Kibrin üstesinden nezaketle gelinmez.”

“Kibir, zamanımızın çoğunu başkalarının yaptıklarına alınarak geçirmemizi sağlar.”

“Ölüm bize meydan okuyor; büyücü olsun, sıradan insan olsun, bu meydan okuyuşa karşılık vermek için doğmuştur…

Yaşam, ölümün bize meydan okuma yollarının bulunduğu bir süreçtir. Ölüm etken güçtür, yaşamsa arena.”

“Gerçeklik, yaptığımız yorumdan başka şey değildir.”

“Savaşçı olalım ya da olmayalım, zaman zaman hepimizin önüne bir şans düşüverir. Sıradan insanla savaşçının farkı, savaşçının bunu biliyor olması, uyanık kalması, bekliyor olması, o ‘bir şans’ ortaya çıktığı anda onu yakalamasıdır.”

“Karşına çıkan her yola sonunu düşünerek dikkatle bak. Defalarca yap bunu. Sonra sor kendine, kendine sadece kendine sor: Bu yolun bir ruhu var mı? Varsa, yol senin içindir. Ama yoksa, yol senin için gereksizdir.”

“Bilgili adam yüreğinin yolunu seçer ve bu yolda yürür. Sonra çevresini saran dünyaya bakar, onu bağrına basar ve gülümser. Çünkü hayatının çok ama çok çabuk geçeceğini bilir.”

Platon "Düşünceli olun, çünkü karşılaştığınız herkes inanın en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor."

 


Enis Batur - Kediler Krallara Bakabilir

Herşey iyi de, diyeceksiniz, kedi sevmek nedir? Kedi sevmek insanları, sokakları ve şeyleri sevmekten farklı birşey mi? Bilge Karasu, 'kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir' der bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. Sahip olmayı yadsıyarak, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşardır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. Bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek gene de: İnsanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekala ikiye ayrılabilirler. Bir de, benim gibi, yolun sonuna varamayacağını bile bile kedi sevmeyi öğrenmeye çalışanlar vardır.
Kedinin sevgi 'anlayış'ındaki farklılık, gülünç gelebilir ama, farklı bir mantığa bel bağlamasından gelir. İnsanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur. Oynaşmak; sevmek, sevilmek istediği an buradadır. İstemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir.
Değişik çağlarda, değişik uygarlıkların insanları için “iyi” ve “kötü” kutuplarında değerlendirilmiş olması da bu yanına bağlanabilir. Kuzey Amerika yerlilerinden Pawnee’ler için dokunulmaz bir kutsallığı vardı kedinin: Beceriyi, hızlı idraki, hatta dehâyı simgeliyordu. Sumatra yerlileri ise, tam tersine, onu cehennem uyruklu saymışlardı. Karakedi bir yana, Müslümanlar için uğurlu; İrlanda geleneklerine göre uğursuz olmasa bile tekinsiz bir yaratıktı. Mısırlılar ise bir tanrı gözüyle bakmışlardı kediye. Gene de, Budistler kadar kediden uzak durmaya çaba gösteren inanmışlar olmamıştır dense yeridir. Onun, yılanla ‘birlikte, Buda’nın ölümünden duygulanmayacak kadar mağrur davranmış olması bağışlanamamıştır.
Kediler mağrurdurlar gerçekten de. Alis’in dediği gibi onlar “krallara bakabilirler” ve bir şairimizin tamamladığı gibi “hatta onları tırmalayabilirler” de.
Kralların yaşadığı ülkelerde, insanların kedilerden öğrenebilecekleri bir şey vardır.

Brad Pitt'den Angelina Jolie'ye duygusal mektup

Karım hasta. Kişisel yaşamı, işi, kendi hataları ve çocukların sorunlarından dolayı sürekli gergindi. Karım 14 kilo verip, 40 kiloya kadar düştü. Çok sıskaydı ve sürekli ağlıyordu. Karım mutlu bir kadın değildi. Devamlı başı ağrıyordu, kalp ağrısı vardı ve kaburga arkasında sinirleri sıkışıyordu. Sağlıklı bir uyku düzeni yoktu, sadece sabahları ve çok yorgun olduğu zamanlarda hemen uykuya dalıyordu. Bizim ilişkimiz bitmek üzereydi, ayrılma eşiğine gelmiştik. Karım kendi güzelliğini bırakmıştı, gözlerinin altına torbalar vardı, yüzüyle alay ediyordu ve kendine bakmayı bıraktı. Kendisine gelen tüm filmleri ve rolleri reddetti. Artık ben de umudumu kaybetmiştim, yakında boşanacağımızı düşündüm… Ama sonra bir şeyler yapma kararı aldım, sonuçta dünyanın en güzel kadınıyla evliydim. Dünyanın erkek ve kadınların yarısından çoğunun idolüydü ve sonra onun yanında uykuya dalmaya, ona sarılmaya başladım. Çiçeklerle beraber duş almaya, onu öpmeye, övgüler söylemeye başladım. Onu her dakika memnun görüyordum ve çok şaşırdım, ona hediyeler alıyordum. Sadece onun için yaşamaya başladım. Onun hakkında basınla sadece ben konuştum. Bütün olayları onun yönetimi altına aldım, onun ve ortak arkadaşlarımızın yanında onu övdüm, inanmayacaksınız ama yüzünde çiçekler açtı, daha iyi hissetti. Kilo almaya başladı, sinirlenmiyordu ve beni hiç olmadığı kadar çok seviyordu hem de beni bu kadar sevebileceğine dair hiçbir ipucu yokken.

Ve sonra bir şey fark ettim: Kadın, erkeğinin yansımasıdır. Eğer erkek kadını deliler gibi seviyorsa, kadın gelecektir.