02 Mayıs 2014

Wislawa Szymborska - Hiçbir şey olmuyor iki kez

Hiçbir şey olmuyor iki kez
ve olmayacak da. Bu nedenle işte
deneyimsiz doğmuşuz
ve rutinsiz öleceğiz.

En aptal öğrencileri
olsak da dünya okulunun
yinelemeyeceğiz dönemi
ne kışın, ne de yazın.

Yinelenmeyecek tek bir gün bile,
birbirine benzer iki gece yok.
Ne aynı olan iki öpücük,
ne de gözlere bakan aynı bakışlar.

Dün, hani birisi adını söylediğinde
yanımda yüksek sesle,
bir gül düşmüştü sanki
açık bir pencereden içeri

Bugün birlikte olduğumuzda
Çevirdim yüzümü duvara
Gül? Gül nasıl görünürdü sahi?
Çiçek miydi? Taş mı yoksa?

Sen, o kötü saat
neden karışıyorsun gereksiz korkuyla.
Varsın - öyleyse geçmelisin.
Geçeceksin - işte güzel olan.

Yarı sarılmışız gülümsüyor,
Anlaşmayı deniyoruz,
Birbirimizden farklı olmamıza karşın
İki saf su damlası örneği.
 
 

Özdemir Asaf - Yalnızlık Paylaşılmaz

ÇİÇEKLERİ YEMEYİN
Her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir, şiiri yoktur.

Yoldan geçiyordu, durdu.. Bir bahçe vardı.. Donuk adımlarla, adım-adım bahçenin duvarına yöneldi.. Donuk gözlerle çiçeklere baktı, baktı.. Çiçekler sıcaktı.. Donmuş bir sesle bahçıvana sustu: — Bu çiçekler kesilecek mi? Bu çiçekler gidecek mi?

Bahçıvan dizlerine bahçeyi çöktü.. Yüzüne çiçekleri döndü.. Bir ışık yanmayordu, yandı, söndü.. Elleri gözlerine baktı, gözleri ellerine aktı.. Sözleri ellerini gördü.. Elleri kördü.. Sönen ışık yandı.. Yanan ışık söndü.. Dün yağmur yağacaktı, gün döndü, yarın yağdı, bugün dindi.. Ağlayacaktı.. Kim anlayacaktı.
 
ŞİİR
Sana bu güzellikler bizden kalsın. Bugünlerden bir şeyler bizden kalsın.. Senden almak isterler,bizi söyle; Geleni bize gönder,bizden alsın. 
 
POETİKA

Yaşadım da yoruldum, bir ağır-işçi gibi Uyudum da uyandım, binlerce kişi gibi Bana düşünmek vardı, payıma onu aldım İşledim de işledim bir hüner-işi gibi

Horlandı, beğenildi; inandım, alınmadım Yolun geleceğini çizdim, geçmişi gibi Zor dönemler olmadı-değil, olsundu, oldu. Ne koştum ne de durdum, kaçak gidişi gibi Bu konuyu burada bırakıyorsam birden, Olmasın diyedir bir şeyin bitişi gibi. 

DELİSİ

Yoğun karanlığa karşı Darmadağın saçı-başı Kımıl-kımıI gözü-kaşı Vurur ışıldanır çarşı Ki yoğun yanlış içinde Çizgileri nokta-nokta Kesip-kesip alıp-satar Ayırır kuruyu yaşı Yatar uyur sokaklarda Panayır, pazar-yeri1 nde Bir deli, birçok, kör, şaşı Bağırmak düşer mi, ya da Yetişir mi, uyuyorlar. Paylaşmışlar sonu başı Bir adam, başı elinde Dönüp-durup bakıyorlar Bir adam, elinde başı.

O
Çalıyor o gözlerinden o uzun saçsız boyacı; Gül-bombalı, atsız-arabasız, sakalsız boyacı. Dudaklarında bir ıslık var, yakasında bir çiçek. Solan renkleri boyamakta o boyasız boyacı. 

DİYALOG

Bir gün, bir evde, bir kedi Vardı.
O gün, bir evde, o kedi Benden sıcaklığını esirgemedi. O gün, o evdeki o kedi Beni bana götürdü getirdi. Ona şarkılarımı söyledim; Uyudu, bakıyordum, benimleydi. Bir ikilem oldu beklenmedik; Geçmiş günlerin yumaklarını didikledi. Var mıydı, yok, var gibi Kucağımdaydı kedi. Gözlerindeydi gözlerim, közleri gözIerimdeydi. Ellerimi tırmalıyordu elleri... Ürperdim, birden içim titredi. Bir gün, bir evde, bir kedi Vardı. O gün, bir evde, o kedi Beni taa çocukluğumdan aldı O gün, o evdeki, o kedi, Bak-işte, neler olmuş der gibi, Setirdi beni gençliğime bıraktı. Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı. Babamın öldüğünde aylardan Hazirandı, O elli dördündeydi, ben yedi. Bir ışık söndüğünde yol yandı. O kedi bunları nasıl da bildi. Bir gündü, bir evdi, o kedi Taş attı bütün kuyularıma. Durup-dururken dikenli uykularıma Ninniler söyledi. Bu bir öykü idi; Ben mi anlattım, o mu dinledi.
Saklamalı mıydı, ya da söylemeli mi; Ne o ev vardı, ne o gün, ne de o kedi.

DÜELLO
Her tomurcuk, bir çiçeğin uykusuna. Her çiçek, bir yemişin kuşkusuna. Her yemiş, bir böceğin korkusuna. Uykusuzca, kuşkusuzca, korkusuzca yürür. 

GELDİM 

Beni çağırmadınız, kalkıp ben kendim geldim. Uzaklardan size bir haber getirdim geldim. Bıraktıklarınızdan, unuttuklarınızdan, Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim. Gömütleri andıran yapılarınızdaki Yaşantılarınıza evler getirdim geldim. Tek-tek, ayrık-soluyan bitkiseller yerine Yüzyüze-dönük-gülen sizler getirdim geldim. Solarken suladığım, koparken bağladığım. Ölürken canladığım sözler getirdim geldim.

AŞKIN BALADI

Andırırsın beni bana, bana beni, Dediklerinde, duyduklarında. Yazdıklarımda seni bana, bana seni. Söylemesem bile, saklamadıklarımda. Ah hep aklımda, hep aklımda; Andırırsın seni sana, sana seni, közlerinde, kulaklarında, dudaklarında.

NOKTASIZ
Biri gelir sorarsa Beni sana sorarsa Gitti der misin? Gittiğimi söyler misin?
Gidiyorum ben sana Benimle gider misin? 

SORULAR

Bir susmayı bakışlarda seslendiren. Hüzünlü yangınsal aşka döndüren nedir. Beklemeyi özlemlere süsleyen. Yalnızlığın kara-ışığını söndüren nedir. Duyanı ısıtan, kulağını kestiren, güneşe baktıran. Korkusuzluk denizlerinde yüzdüren nedir. Saraylarda çılgın eden, kentlerde tek bırakan, Direklere astırıp üzdüren nedir. Ne varsa yeryüzünde, ne yoksa Onunla paylaştıran, böldüren nedir. Her şeyi, ama her şeyi olağan dışında. Örneğin bir gülü yeşil gördüren nedir. Gözlere ışıltılı anlamlar bağlayan. Yaşamı ölüme güldüren nedir. Kalabalıklar, kalabalıklar içinden Kişiyi yüceye sürdüren nedir. Parça-parça büyümüş bir çocukluğu Olgunluk aşamalarında yaşatırca öldüren nedir.

EVRENSEL BALAD 

Bir öykümüz olsa, duyan öyküsü sansa... Öykümüz böylece dallanıp-budaklansa.. Bir sevi'den, bir övü'den, o bizim öykümüzden Giderek buluşan eller evreni sarsa.. Öykümüz de büyür büyüklüğümüzden; Herkes sevi'sinde evreni kucaklarsa.

ŞARKI 

Sana ben anlatırdım Şarkıların dilini. Sen burada, sen burada olsaydın. Gelirdi kulağına. Unuttukça mutluyum. Mutluyum unuttukça Derdi bir ses, sıcacık.. Ama ben mutluluğa İçimden inansaydım. 

YER
Bir yerde o varsa. Onda da bir yer vardır. Yer nerede ya da ne kadarsa; O yoksa, yok kadardır. Ama bir de o varsa. Yer hem hep kadar, hem her kadardır. 

SESİNİZ
Siz gittiniz, gittiniz. Ben kaldım, kaldım, kaldım, Sesiniz kaldı, onda kaldım. Yöneldim yüzünüze baktım, Yöneldim gözlerinize baktım. Orada yansıyan bana baktım. Yalnızlığımı nasıl anlayacaktım. 

CONTREPOINT
O kadar bir başka çok şeysin sen.. Bir ölüm var ama, gece-kan'da.. Rengini düşünür-durursun sen. Okunmaz yazınla, ha vuranda. Bir anda okunur olursun sen.

MÜZİK
Müzik geceyi geceyi Geliyor, aç pencereyi.
Sersin odana duyu, Uğultulu halıyı, O doğup büyüdüğü İnansal doğayı. Yürüsün eleyi eleyi Seviler, buğu-buğu. Gönlü, anıyı, belleği, Oğsun duyuyu. Ne sıcak anlatır seslenmeyi; Yumuşacık sen demeyi. Isıtır yorganı, sözü, perdeyi. Işıtır en karanlık odayı. Açar kilidi, açıyı, kapıyı. Kaynatır donmuş suyu. Doldurur boş tencereyi Çeker sürgüyü, Çözer bir-bir her düğmeyi. Ballandırır peyniri, ekmeği. Unutturur tabancayı, bıçağı. Süsler masayı. Ölümsüz kılar çerçeveyi. Açar sevilere yatağı Yeğ kılar saklamaya söylemeyi Fısıldar sevmeyi, sevilmeyi Müzik donatır yeri göğü.
Ve kayığına bindi yanına bir anlam aldı açıldı

YAZARLAR

Benim öykümü uyanınca yazarlar, Nerede kalmıştım, or'dan yazarlar.

SESİN RENGİ
Ne zaman nereye gitmedimse. Hiç kimseyi incitmedimse, Konular birikti kendiliğinden; Ben ne kadar biriktirmedimse.

UZUN KOŞU

Sana yeni ulaşan şimdi, eski bir bakıştan gelmedir. Onun gözü senden öncedir, bir yalnız kalışdan gelmedir. Senin şimdi duyduğun sıcak yaşamını onaran bu ses. Çok ölümlü savaşlar kadar zorlu bir yarışdan gelmedir.

YAKI
Özleyince anılarımdan çalmaktayım. Düşlerime çalmaktayım anılarımdan.. Onlardan bir yakınan yok da. Hırsızlar yakınıyor çaldıklarımdan.

BİRİNCİ ŞİMDİ
Çocuklukta büyüktüm, oyunlara girmedim.. O bahçelerde kaldı oynanmamış oyunlar. Ben şimdi anlıyorum oyunda çocukları; Ne zaman, nerde, baksam, beni de oynuyorlar.

KOCAMAN
Şimdi kocaman denizlerde, kocaman gemilerde Neden yok küçüklüğümüzdeki büyüklüğümüz;
Çocukluğumuzun bahçelerinde, o evlerde Kağıttan gemilerimizi yüzdürdüğümüz. Bir şeyler mi kalmış çocukluğumuzda. Çocukluğumuzla çözdüğümüz...

YAŞAM
Sanırım görmediniz; Şimdi şuradan geçti. Yazık görmediyseniz. Böcek gibi güzeldi.

ÖNCE
Ağaçlar çizerdim, yeşillenirdi; Çizdiğim ağaçlara çizdiğim kuşlar gelirdi. Ormanlar düşünürdüm, uyurdum. Düşündüğüm ormanlarda kaybolurdum. Anı kuyularından çekmek bir yudum acı su. Bir yudum acı su, çekmek anı kuyularından, soğuksu. Bilmedim bu, ya bir korkunun duygusu. Bilmedim bu, ya da bir duygunun korkusu. Kent dayanıyor bahçenin duvarlarına. Yeni bahçeler çiz, gözlerinin kuşlarına. Hazır kent dayanmışken bahçene Kuşlarını gözüne sal, götür ağaçlarına.


Yanılmıyorsam, saygılarla yalnızdım.. Saygılar duymasaydım, yanılmazdım.. Yaslanacak anılarım olsaydı, Söyleye-söyleye, böyle saklamazdım.

BUNCA
Aklımdaki yorgunluk duygumdu.
Hep bilmekti benim sanısızlığım. Aklım anılarla yorgunluğumdu. Uykumda bile bu yalnızlığım Vardı, anlamadıklarını duydumdu. Ne kadar geçmiş varsa orada oldum. Aramak, hep alnımda bulduğum. Hiç usanmadan duyduğum duyu Ve bütün gelecekler için kurduğum düş. Yüzyıllar ötesinde uyuduğumdu.

BİLMEK
Tutkuların evinde savaş kırıkları var; Kül olmuş bir bütün'ün yonga yanıkları var. Eski özlemlilerin yeni bahçelerinde. Anı kuyularının suskun çığlıkları var.

ŞİMDİ
Eskiden hep giderken olsam derdim. Bilmediğim oraları özlerdim. Nedir dönerken, nedir aksam Bilmezdim, bilmeden gülerdim. Başka, hep başka bir yerde olsam. O gelir beni bulur derdim. İçinde neler olup olmadığını düşünmeden, Evlerin, evlerin arasından geçip giderdim.

ORANDA
Yüzümde hüzünden gölgeler varsa, O hüzün yüzündendir olsa olsa. Bilmiyorum ki bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa, Yaşanamadığı okunur, şimdi, daldımsa. Özledikçe yalnız durup-susup baktımsa. Sorulacakken nedeni nasıl sormadımsa.
Geldiğini umudumla umudla umdumsa, Geleceğini görüyor-biliyordum, anlattımsa. O geçip gitti ora' sına, ben göremedim, baktıysa. Derim ki şimdi, bir daha gelse de, sorsa. Sözümle, yüzümle, gözümle dedim, duysa. Bense buramda onu bekledim oysa. Yüzümde hüzünden gölgeler kaldıysa, İçimde örülen duvardan düşmüştür, çatladıysa.

O AKŞAM
Ceviz kırıyorlar, bakıyorum; Kabuğunu kırıyorlar cevizin. Ceviz çıkıyor.. Sonra oyunlarına dalıyor çocuklar. Ben de bir ceviz alıyorum Cevizlerin içinden. Deniz çıkıyor benim cevizimden. Açılıyorum. Gidiyorum o ceviz kabuğunda, Çocukluğumun oyunsuz bahçelerinden. Bir akşam o çocuk oyununda Alnıma yazılan o hüzün denizinden.

NASIL
Havalarda yakalar da tilcikleri ben, Atarım gene havalara, havalara atarım, Ve tutarım da onları tam düşerken, Nasıl atarım, nasıl tutarım anlamam. Anlamlarına basıp kendimi de atarım. Seni düşünüyorumsa kendimi tutamam.. Nasıl uçmam, nasıl düşmem anlamam.

ŞAKACI
Güler, gülümser bir şakacı, Güldürür, düşündürür, Arada-bir durur, gözleri dolar. Neler söyler, neler susar... Yoksa, çok acı bir şakayı Şakadan da olsa, Çok yalın bir karanlığa mı saklar... Oynadığı oyunsa. Yaşamda oynadığı. Oyununu mu yaşar... Oyunda yaşadığı, Yaşamını mı oynar... Yaşarcasına, oynarcasına, Öyküler anlatır olmuşçasına. Sonunu mutlu bağlar. Gider evine ağar.

ÖZDÜŞÜM
Ah ben hep duyguyla akıl Kapılarını bunca yıl Zorladım.Bir düş gerçeği Topladım gerçek düşümde. Savaştı bu huyla akıl, Hep kafamda ve gönlümde. Baktım, bölüşmüş gerçeği. Aklım bir düş-dönüşü'mde. Duyguyla anlaşmış akıl.. Aşk motoru olmuş düş'ün. Ve düş de aklın eşeği. Vardığım her öpüşüm'de Aklım ısırdı her şeyi. Motor çıkmaza dayandı. Eşek renklere boyandı. Baktım, o uslanmaz aklım. Elinde duyu çiçeği.
Bir yorgun renkli eşeği Koklayarak okşayandı.

ESKİ ÖYKÜ
Umut bir öykü adı, başında önde gider. Bir ayrım olur sonra, yarası dünde gider. Bölüşür yaşanmışlar yaşanmakta olanı, Anılarla umutlar barışık yönde gider. Bir gün, bir an, bir yerde bir dönemeç belirir. Dengesini yitirir gecelerle gündüzler. Yalanlara dönüşür korkular için-için. Sıcaklığını keser duygular, düşünceler. Tükenen sevilerin alışkanlıklarında, Gittikçe donuklaşan ışıklar yanıp söner. Karanlığı emzirir yığın-yığın gölgeler. Can ateşi soluk göz-bebeklerine tüner. Bir sure kanat çarpar artık yorulmuş bir kuş, İnişinin kararan havalarından düşer.

YUMU
Ortalığa çıkarsam. Bütün kentte duyulur. Biri alır diyordum. Açsam ardına kadar Bir gönül kapısını. Biri kalır diyordum. Bir şey'ler anlatmaya. Ya da bir şey sormaya Biri varır diyordum. Görürler yazdığımı.
Dururlar geçerlerken; Biri döner diyordum. Anlatırlar evlerde. Dinlerler akşamları; Biri sezer diyordum. Beklemli günler geçti, İçimden kimler geçti; Biri bilir diyordum. Kapılar örtük kaldı. Sofralar örtük kaldı. Biri gelir diyordum. Yazı oldu bir kitap, O kitaba bir cevap Biri verir diyordum.

DURAK
Kent küçük bir hışımla büyüyor. Büyüyor, büyüyor uğultusu başımda. Otoların, motorların uğultusu. Tekerlekler dönüyor, dönüyor, dönüyor. Işıklar bir yanıyor, bir sönüyor; Kırmızı, yeşil, mavi, kırmızı, yeşil. Onu düşünüyorum; Kimseden saklanacak gibi değil. Bekleyenler var duraklarda. Sıraya girmek için Yitirmek yarışını Bitirmek için. Kiminin elinde çanta var, kiminde çiçek; Beyaz, sarı, kırmızı, yeşil. Bir durakta bekliyorum. Beni de alıp götürecek. Beni de alıp götürecek,
Bir yere bırakacak Umut arabasının Durmasını, Beni de almasını. Üstüm başım toz-toprak, Gözüm-gönlüm tüm çiçek. Beyaz, sarı, kırmızı, yeşil. Onu düşünüyorum; Kimseden saklanacak gibi değil.

SOLUK
Ben atıma bindiğimde. Ben pazara indiğimde. Alıyorum dediğimde. Bütün pazar alınmıştır. Ben sazımı aldığımda, Beste-beste olduğumda, Meydan-meydan çaldığımda. Bütün sözler söylenmiştir.

AN
Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye; Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye.. Anılarından kale yapıp sığınsa bile. Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.

İKİLEM
Sevgi ise, sevişeceğiz seninle.. Kavga İse, dövüşeceğiz seninle.. Ölümü de paylaştığımız yaşamda Ortaklaşa bölüşeceğiz seninle.

YOL'UN
Biri olsa burada, yanımda ya karşımda; İstediği bir yerde o birden inse bile,
Ben onu götürürüm duyularla aklımda. İnince benim yüzüm onda silinse bile.

SUSMANIN İKİNCİ YÜZÜ
Şimdi bütün anmalar bir susmanın içinde.. Şimdi bütün susmalar bir odanın içinde.. Anlatmaya bir sözcük, bir bakış arıyorlar, Önce sakladıkları, bir adamın içinde.

DENKLEM
Düşünürken kendimden başkasına inanmam. İnanırsam ben senden başkasına inanmam. İnanınca düşünür, yönelir sana doğru; Seninle ikimizden başkasına inanmam.

SANA
Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden. Seni öpsünler diye gönderiyorum sana. Bana, kucaklarında seni getiriyorlar; Ben de sonra o seni getiriyorum.

2/1-1/2
Giderken bura için, gelince ora için. Gününde ve gecende kendince ora için Sakladığın kendini böldün iki yarım'a; İki kez yaralandın bir yarım yara için.

MÜZİK İÇİN ÖVGÜ
"Bir insan topluluğunun nasıl yönetildiğini anlamak isterseniz onun müziğine bakın." KONFÜÇYUS Yeni sözler demeye geldim yeni seslerle,

Bağırmalarla değil, canımdan nefeslerle.. Sana kalacak ne var dersen, anlamı derim; Susmalarında bile bulur seni seslerle.

MATEMATİK SEKSÜEL
Bir gün, bir an-bir günün bir anında Seni sevecek kadar-sana seni anlatsam Başımdaysam sonunda-sonundaysam başında Yürüyor yenilenen, yorulmayan bir anlam. Sözcüklerin içinde-sözcüklerin dışında. Düşünlerinde eksik, yaşamlarında tamam. Sen de anlamalısın gidiyorken yanında. Başına vura-vura ben sana anlatamam. Üşünen gecelerin sıcak karanlığında İki'den bir1 i, bir'den iki'yi çıkaramam.

MASAL
Bir varmış, ünü yaşamış çalmış. Biri yokmuş, dünü yaşamış kalmış.. Vermek diye bir şey dururken, saklı; Biri gelmiş, günü yaşamış almış.

GECE
Sözcükler birbirini götürdü. Kitaplarda aklım kaldı. Yaşamımda bir düğüm. Ve gecede sivrisinek. Kaldım kaldı.

DEĞİRMEN
Bir kez geçer, bir insan bir karşı'ya. Ondan sonra artık her-şey karşı'dır. Orada bir dur-yeri olsaydı ya.. Olmaması bir karşı-yarışı'dır.

ÖTE
Benden, onlara benzer olmamı beklemeyin. Ve onları yineler olmayı beklemeyin. Herkes yeniliğine varır, kendi kalırsa. Kimseden bana benzer olmayı beklemeyin.

FAL
Olacaksa olmaz da, olmayacaksa olur, Kiminin yazısı o, kimininki de budur. Kimi ardından koşar, yetişir zamanında. Kiminin önündedir birdenbire yok olur. Kimi bir yerdedir der, o gelir oralardan. Kimi bildiği yerde bildiğini unutur. Biri oraya gider,o orada bilerek. Biri hiç anlamadan yoluna çıkar durur. Kimi aradığını yitirir aradıkça. Kimi de arayandır, aranan onu bulur.

SÖZÜ

İnanmadığım oran'da, Sen varsın diye. Olacağım, orada.

ŞİMDİNİN
Şimdi ben neden mi güler? Şimdi ben bir başka bana, Bir başka şimdiden baktığımdandır... Şimdi bu müzik neye çalmakta. Ne var ona böylesine dalmakta? Uçurumlarla dağlar birbirinden çıkmadır. Selam verdim, görmedin, ne zaman, simdi. O simdi benimdi, bu senin simdi.
Şimdilerin kimi güldürür, kimi ağlatır. Renklerin, seslerin, sözlerin anlamı, ağırlığı, Kendileriyle ve öbürleriyle duyarlığı, uyarlığı Bir de uymazlığı, duymazlığı, sağırlığı vardır. "Bir şulesi var ki sem-i Çan'ın Fanusuna sığmaz asumanın." Çok simdiler Şeyh Galibin malidir. Şimdi buradaydı, nerede, oradaydı, görmedin mi? Ben ora, sen bura, sen ora, ben bura dendikçe. Şimdi bir şey olsadır, hem bir şey olmasadır.. "Ne meyle ne ney-u neyle simdi. Gönül eğlenmeyor bir şeyle simdi." Şimdiden Fuzuli uzanmış olmalıdır. Bir şimdiden bir şimdiye köprü kurarlar Da balıklar üstünde Yunus deye geçerler. Benim çocukluğumdaki yunuslar yuvarlaktır. "Deryada deryalıklar, suda oynar balıklar. Ne bu sevda olaydı, ne de bu ayrılıklar." Çocukluklar çocuklardan azdır. Ne olacak simdi, ne olmuşdu, komşuda yangın çıkmıştı. Sönmüştü, külleri uçuşmuştu, basıma yağmıştı. Bu çizgiler, bu aklar, o ani yangınından kalmadır. Ne olduysa için-için ve neler de olmadıysa. Hiçbir zaman demedimdi bir hiç için. O konak asıl şimdi yanmaktadır.

KURAMSAL ORTAM
Ne zaman ora'sı dense. Aklıma bura'sı gelir. O bunu benimce bilse; Yer nasıl oraya gider. Orası kiminle gelir. Boşalır bir zaman yer'den.
Bir yaşam iki yön verir. İkiye boşalan yerden Burası oraya gider. Orası buraya gelir.

KALDIM
Seni düşlerime aldım. Uykusuz kaldım. Seni uykularıma aldım, Düşsüz kaldım. Başıma aldım,sensiz; Gönlüme aldım,başsız. Sensiz yollarda pulsuz. Pullarda mektupsuz kaldım. Sana adlar aradım, Ardında adsız kaldım.

BOLERO
Birisi biri için, Bilerek.bilmeyerek, Her biçimden bir anlam. Her anlamdan bir biçim Beklemiştir giderek. Bekledi, bekleyecek. Birisi biri için. O belki de gelecek. Belki de gelmeyecek. Birisi biri için delecek, gelmeyecek. Sürecek için-için. Ama hiç gitmeyecek. Hep başlayıp yeniden Ve de hiç bitmeyecek.

BİR GÜN
Ayakta durmayı ben yazmıştım yıllar önce. Kesin daha da önce başkaları yazmıştır. Ayağa kalkmanınsa en , en büyüğü bence. Bir çocuğun bir gün ilk ayağa kalkışıdır.

O IŞIK
Ben yoksam, biliyorum, ben sende yokuz.. Sen yoksan, biliyorum, sen bende yokuz.. Ve de gözlerimizde bir o ışık., ki.. O yoksa, biliyorum, biz bizde yokuz.

KÖZ
Sen bakmasını bildikçe görünür yanmışlığım. Tartmasını bilirsen, tartılır inanmışlığını. Sen bilmezsen, bilmedikçe, sen bilmeyeceksen. Uyandırır uyumuşluğunu uyanmışlığım.

AYRIK EŞİTLİK
Gördüler ayrı-ayrı vardıkları yerde, Sonsuza-dek sürecek yanlışlıklarını. Gördüler ayrı-ayrı kaldıkları yerde, Ayrı-ayrı büyüyen yalnızlıklarını.

BİR-BİR
Seni bende, beni sende arıyorlar. Beni senden, seni benden tanıyorlar, Bir birim gibiyiz tümünün gözünde, Yarım'larımızı bütün sanıyorlar.

İLGİ
Ben korkmayorum sana yönelmekten. Seni yinelemekten, seni yenilemekten. Bir bağlayan, bir ayıran duyuda.
Senden gelmekten, sana gelmekten.

GELMEK
Duydukların hep dağların ardından bitti; Daha çok bağırsam, yakından duyulur mu? Uzaklara, daha uzaklara gitsem, de ki gitti. Bir arayan-soran, bir anlayan olur mu?

BENDİM
Bombaların yağdığı insandan insanlara. Canavarlara beni unutturmayan bendim. Ve seni senden önce, kendinden korkanlara Sığındıkları yerden vurdurtturmayan bendim.

SİKLON
İnsanlar mutluluğu mu ararlar güzelde, Mutlulukta ille de güzeli mi ararlar... Oysa bu olanlar ne, insanların içinde; Ki orada bulurlar, ki orada boğarlar.

DEĞİL
Senin o durduğun yer, sana göre yer değil. Duyup dinlediklerin sana seni der değil, Benim sana dediklerimi onlar unutturmuyor; Çünkü söylediklerim benzerli sözler değil.

ANIDAN
Anı gör muş-geçirmiş bir ormandır. Sırasında susar, başlar boyunca. Bir uçurum, bakılmazsa bir dağdır. Aklı yaylar yaşamalar boyunca. Anılar da kendileriyle dolar. Duyguları ürpertirler bir yandan, deleceği geçmişleriyle doyar. Aklı zorlar uçurumca insandan.
Doğanın da gururu dağlar mıdır.. Ve korkular dağları da tutarlar. Karşılıklı durarak ağlar mıdır. Ağlarsalar, önce kim, kime ağlar.

BİRİ
Ona seni anlattı,sana onu anlattı.. Başı ona anlattı,sana sonu anlattı.. Yarım-yarım yaşayan darmadağın evlere Birin ne kadar bütün olduğunu anlattı.

VARI

Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı. Söylediklerim gitti, dinlediklerim kaldı. Bir bilmek ülkesinin, düşün iline vardım; Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı.

ÇAĞRIM
Biri olsa biri gelse, İlim-ilim diri gelse, Sözün-sözün eri gelse. Dimdik, yalın dursa/ya. Sözüm-gözüm akılardan, Duyum-duyum takılardan. Uzak, yakın yakılardan Duru-duru baksa/ya. Soğuk olsa, dese ısıt, Karanlıksa, dese ışıt, Buram-buram dese işit, İçin-için varsa/ya. Birim-birim yanaş olsa, Dirim-dirim söyleş olsa,
Adım-adım yaklaş olsa, Can-can, kan-kan baksa/ya. Sular gibi paklayarak Kuşlar gibi saklayarak. Adım dese, çoklayarak, Güneş-güneş yaksa/ya. Özüm-özüm gözü göze, Süzüm-süzüm sözü aza, Düğüm-düğüm bizi bize. Birden tüme katsa/ya.

İÇERİK
Herkes seni yazamaz, dolduramaz içini; Deney, sözlüklerdeki resimli kantar değil. Yüzmek başka bir olay, onu okumak başka; Denge öyküde kanat, denizde mantar değil.

KÜTÜK
Çocukluktan geçerken, A-B diye ayrıldık.. Okullara yöneldik, A-B diye ayrıldık.. Dağıldık konularca zamanlara, yerlere; Düşün'de, davranışda, A-B diye ayrıldık.

SÖZ
Benim en sevdiğim söz senden duyduğum ben'dir. Hep yinelediğim söz sana koyduğum ben'dir. İyi olmak adına bilgiç olmak istemem. Seni senlediğim söz, bir-bir oyduğum ben'dir.

ÖZET
Seni büyük buldum, anladım. Seni güzel buldum, korudum. Seni küçük buldum, uyardım. Seni yakın buldum, uyudum. Biri yanlış idi unuttum. PEYZAJ "Et son f ront, etait nu, comme une place vide entre deux armees" (Galiba) SULLY PRUDHOMME Buram-buram ışık saçan. Alın denizlerinden geçen Sönük bir gemidir yalnızlık; Gözlerde dumanı kalır. Umudları içtikçe içen. Yoğunlaştıkça çöken Ardındaki karanlık. Bir de limanı kalır. Sözlerdir anılarda çakan, Boyuna kıyılara çeken. Fener, onda da, bir an'lık İzlerin kalanı kalır. Gözlerden saldıran, kaçan Yengiler, yenilgilerdir uçan. Kimsesiz, çorak, yanık. Uzanan alanı kalır.

DÜŞÜNSEL DOĞA
Üç güzel var, biri Birinden de güzel.
Eski öykülerden Hep dinledikleri Şirin'den de güzel. Ora'da, bura'da. Görüp bildikleri; Düşünsel doğa'da, Nur'un dedikleri. Renginden de güzel. Ateşin, güneşin Yansıdığı yerde. Değil aklın-başın Uyandığı yerde; Kendinden de güzel. Düşünsel doğa'nın Bu masal güzeli. Yüreğinden aklın Uzanırsa eli. Der, hepsinden güzel.

KATMER
Bensiz seni / benden başkası anlamaz. Sensiz beni / senden başkası anlamaz, Senden, benden / bize olanca varmadan Bizsiz bizi / bizden başkası anlamaz.

YAZI
Orada bir dolap var, Dolapda bir şişe var, Şişeye şarap damlar. Dolar bitmişe kadar. Yanında bir adam var. Adamda bir düşün var.
Düş'ündeki dalgalar Gelir, gitmişe kadar. Aklında bir kadın var. Kadında bir boşluk var, Onu kendine boyar. Çeker, itmişe kadar. İçinde bir çocuk var. Çocukta bir gıcık var. Susar, şişeye bakar, İçer, yitmişe kadar. Önünde bir yazar var. Yazarda bir sezer var. Döner, yazıya bakar. Siler, ditmişe kadar.

YALIN
Uyurken, uyanırken kendine sor ne diye. Anarken, unuturken, neyin yerine diye. Kimi gittikçe kalır, ululuk taslamaktan. Kimi kaldıkça gider, yürür kendine diye.

YAKINIŞ

Bir şiir derledim de bir yaşamın ardından, Ne yazdıranını ne yazanını sordular. Kalanın gidenine, gidenin kalanından Ödeyenini değil, kazananı sordular.

İŞ
El işi nerde olsa altın'dan değerlidir, Alım'ın satım'ın da katından değerlidir. Değer'in de adını değerlere el verir; Adının işlenişi adından değerlidir.

UYUMAK
Uyku adı altında beni yoklamaz ölüm. Neleri yaşadımsa uyanıklıkta gördüm. Uyurken geçenlerin sormadım adlarını. Kaçı kaça böldümse yaşanırlıkta böldüm.. Uyku adı altında beni yoklarsa ölüm. Ki ben tüm uykuları hep uyanıkken gördüm.. Neden mi ben kendimin sorardım adlarını? Anlasınlar diyedir, ben nasıl, nerde öldüm.

DEMEK
Yanıldın, yanılttılar, sence bildiklerinden, Uzaklar ve yakınlar, önce bildiklerinden. Dönüp-dolaşıp sende, birikti, söyledimdi, Ne gözle, ne de sözle diyemediklerinden.

ISLIK
Ben benden de başlar, ben senden de başlar. İlgi dışından da, içinden de başlar. Senden, benden, ondan sevi türküleri Giderek yayılır, evrende de başlar.

AKIL GÖZÜ
Seni bulmaktan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim. Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de. Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

BEKLEMEK
Birini birine götüren bu tren, Birini birine getiren bu tren. Birinden birini almış ayırmıştır. Çekip koparmıştır birini birinden. Ben hangisi oldum, ilkin trene sordum.
Sana, ona ve bir de kendime sordum. Gündüzün gecede okunduğu anda Ben kimse gelmesin diye bekleyordum.

DOKUZA KADAR ON
Önce hepsini yazdım, sonra hepsini çizdim. Yazıp çizdiklerimden çıktı kara bir resim. Baktım, orada, bir-bir duruyor sevdiklerim. Bakıyorlar ardından, yazıp çizdiklerimin, O, yazarken ya da çizerken bilmediğim.. Bilmeden yazdıklarım, bilmeden çizdiklerim. Beni çizdi sonunda, yazıp da çizdiklerim. Bana gülüyor şimdi, yitip-yitirdiklerim.. Çizilmemiş olanlar, yazmayıp bildiklerim. Ah "bilip ettiklerim, bilmeyip ettiklerim."

ANSIZIN
Ben sensiz olanlara seni aratıyorum. Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum. Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum. Unutturmayacağım, seni yaşatacağım. Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım. Her zamanda, her yerde sen bende yasadıkça... Sen evreninde sana seni aratacağım.

SICAK ŞARKI OLMAYACAKSA
O gider buralardan, sen döndüğün bir günde... Aranırken onu sen başkaları yüzünde. Işık olur tararsın karanlıkları bir-bir... O güneş gibi parlar, sen söndüğün bir günde.

Yaşamın aramakla olgunlaşıp yitmiştir; Kocaman bir ağacın tek bir yemişi gibi... Karamsar bir öyküdür, bir sence değerlidir; Yalnız masal ulu'su bir dağ erimiş gibi.

GÖLGENİZ
Bir zamanlar yaralanmış gölgeniz Yalnızlığa ıslanmış geliyor... Şiirlerde şarkılaşmış seslerle Duyularla durulanmış geliyor. Her uykumda uyanıyor gölgeniz, Gözlerime uzanıyor gölgeniz. Karanlıkta ışıklaşmış renklerle Özlemime boyanıyor gölgeniz.

BEKLEYEN ŞARKI
Sizin için yola çıkmış bir şarkı. Düşünülmüş gözleriniz üstüne. İçin-için yaratılmış bir şarkı, Bırakılmış yollarınız üstüne. Sizsiz sizi yaşanılmış bir şarkı. Seslerim uzağınız derledi. Sözlerini kulağınız derledi. Anlamını dudağınız derledi. Sizsiz size uzanılmış bir şarkı; Özlemini kucağınız derledi.

SENDEN
Seni, senden de yakın, yalnız ben tanıyorum. Sana, seni en sıcak bir ben anlatıyorum. Kimse varamaz senin ben kadar yakınına; Çok zamanlar kendimi sanki sen sanıyorum. Sana seni anlatsam, anlatırım kendimi. Sende seni ararken kendimi arıyorum.

MAYA
Bizi anlatmazlardı sen sen, ben ben demeseydim Sen de ben demeseydin, ben de sen demeseydim. Bir öykü yürümezdi ben'ler, sen'ler katında. Sen bana demeseydin, ben sana demeseydim.

ÇİZGİ
Kendimi sileceksem, bilirim sende varım. Senin ben yarısıyla seni ben tamamlarım. Seni sende bütünler, sana sende inanır, Seni sende silerim, seni bende yazarım.

KİN
Nedir ki o, seni aydınlatırken. Kararan yandığı, durduğu yerde. Nedir ki o, seni yaşayıp ölen. Sana hep kendini vurduğu yerde. Nedir ki o, seni susan, söyleyen. Özleyen, tam kendi olduğu yerde.

YANIK
Ağladığımı gör deye ağlamıyorum; Ağladığım için ağladığımı görüyorsun.

YOKKÖY
Orası bir yalan artık, bir yalan köyü; Çoğalan yalnızlıkların azalan köyü. Şimdi senin bunaldığın kaçmak kentinin, Sandığını, bavulunu açmak kentinin. Elinden anılarını da alan köyü. Seni bekleyeceğini sanan kendinin Düşlerini süslediği son kalan köyü.

ÖRGÜ
Ne olur seni ben ölmeseydim, Göğümden düşerken görmeseydim. Orada burada yoktu yerin; Seni ben geceme örmeseydim.

GÖRMEDİM
Uyudum uyandım, seni görmedim, İnandım, aldandım, seni görmedim. Acıktığım sofralardan aç kalktım, Seni nasıl aradım, nasıl aradım; Anılarıma baktım, seni görmedim.

PARÇA
Kan gibi midir, sevgin - kutsal anılar Ve umulardan gelen sessizlik.. Ya da nereden geldi bu yalnızlığa, O kısalan yolumuzda bizsizlik. Daha çok-var-gibi-sonsuzlu sanılan yol bitti mi? O da gelecekti, geldi mi, gelmedi mi.. Oysa baş yer beklemenindi, beklenenindi; Bildi mi, bilmedi mi, gitti mi?

YALNIZLIK
Ben hep senin çağrını çaldım, Senden sessizlik yanıtı geldi. Gelecekten beklenen ses yerine. Geçmişin anisizlik anıtı geldi.

GEÇ
Sen bana ne söyledinse anladım. Baktığımı görmedinse anladım. Gittikçe sen olumsuzluk üstüne. Karanlıklar özledinse anladım.

BİL
Kendini bir şeye bölmesini bil. Bilmezsen, bir şeyi bilmesini bil. Onu da bilmezsen, anlatıyorum, Olan oluvermez, ölmesini bil.

BİR KADIN GÖRDÜM
Bir kadın gördüm.
Onun doğurduğunu gördüm. Uyuttuğunu gördüm, Büyüttüğünü gördüm. Yorulduğunu gördüm. Üzüldüğünü gördüm.. Bir kadın gördüm.

ÇEKHOV İÇİN
Hasta mı, doktor mu, adı Çekhov. Usta mı, yazar mı, adı Çekhov. Verdi mi, aldı mı, adı Çekhov. Gitti mi, kaldı mı, adı Çekhov.

MOLIERE İÇİN
Bir oyunla örtülüydü o yalan. Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan. Aldanmamış aldatılmış bir insan.

YALAN YOLLAR

Yollar kıvrıla kıvrıla gitmemeye başladı artık. Bırakmak daha kolay bir yeri, daha kolay varmalar. Ama daha çabuk-çabuk kesişmeye başladı artık, Karşılaştırmadan kestirme gidiyor-dönüyor yollar. Bir su başındaki, bir dağ yolundaki ışık, Artık kedilerin yansıtan gözleriyle bakıyorlar. Kazalar da olmasa kaçamaklı, hızlı ve âşık. Belki de insanlar yollarda hiç karşılaşmayacaklar. Gittikçe çoğalıyor, artıyor bu doğasal ayrılık. Uygarlık yolunda bundan böyle insanlar, Yollarına döşendikçe bu düzlük ve kısalık. Sanırım ölümde bile birbirleriyle buluşmayacaklar.

ÇELİK
Suyun içinde bir ateş var. Biliyorsunuz, Ateşin içinde bir su Biliyor musunuz,. Dildeki yanlışlıklar Diller dolusu. Bilmiyorsunuz. Bana sormadılar. Biliyorsunuz, Sorsalar söylemezdim Söylerdim bilmiyorsunuz, Oncalarına bunca sözü. Kucak dolusu.

ÖLÜMÜN YÜKSELİŞİ VE ÇÖKÜŞÜ
Ne zaman bir yakını ölse birinin, Onu ilk-ölüm sanır kalır o. Ne zaman bir sevdiği ölse birinin, Onu en-ölüm alır kalır o. Ne zaman bir saydığı ölse birinin, Onu hep-ölüm bulur kalır o. Ne zaman bir-bildiği ölse birinin. Onu son ölüm sayar kalır o. Ne zaman bir umduğu ölse birinin. Onu yok-ölüm duyar kalır o. Ne zaman bir her şeyi ölse birinin, Kendini ölümlerle yaşar kalır o. Ne zaman bir kendisi ölse birinin. Ölümlerde kendini yaşar kalır o.

PALYAÇO
Ben birisini öldürecektim. Ama kimi öldüreceğimi unuttum. Ben kin güden bir kişi değilim.. Yazık, kimi güldüreceğimi unuttum. Ben bunları size bir-bir anlatacaktım. Ağlatırım korkusundan ağlayacaktım.

PAGLİACCİ
Unutmayı öğrendim, unutmayı unuttum, Unutmaya giden unutmayı öğrendim. Bir yalan hazırladım, ilk başkasından duydum, Yüzüme susanlardan konuşmayı öğrendim.

KAN GİBİ
Niçin bırakmazlar bizi insan-insan, Seni de, beni de kırdılar insan-insan. Ben onun kırıldığına kırıldığımdan, O da benim kırıldığıma kırıldığından. Bırakmadılar kırılalım insan-insan.

BURUK
O zaman bağırdım durdum onlar Konuştukça benim susuşum kadar. Şimdi durup durup bağırıyorum, Sustuğumca konuşuşum kadar. Yakın-uzak açılardan çağırıyorum; Neden böylesine uzaktalar.

KURD
Ora'dır kişinin kurdu, Bura'ya uzanıp durdu
Birinin içine düşüp. Yüreğine dek yürüyüp. Kendince birini vurdu. Ora'da özlenen zaman. Bura'da yaşanılandan Belki de daha durgundu. Ora "ya, ora/hep ora. Düşürüp, yorgun, yollara, Geldikçe o gidiyordu. Ne kadar giden olduysa, Bura'da biten olduysa, Ora'da kurdunu buldu. Ora'yla tedirgin olan İçini yaşayamayan, Bura'yı bulamayordu. Oraydı kişinin kurdu. Bura'dan can alıyordu.

KÖPRÜ
Nicedir düşünür durur. Bir yamaç öbür yamacı. Adını ortak paylaşan Bir kıyı, karşı kıyıdan Duyuyor eşen bir acı. Bir kaya, bir kayaya der; Sende mi, bende mi sancı. Eş-güneş, eş-şu'yla parlar. Biterken doğada yollar. Kalmanın başlar utancı. Altından üstünden geçer Hayvanın yalın kıvancı Bir yere, ya da bir şeye,
İnsanın bir-an-önce'ye Hız ile varmak amacı. Yaşamdan ölüme kadar Kalacak yüzünde hıncı. Bir dünden bugüne kadar Yönümüz olmuş ora'lar.. Saklıyor yüzde kırbacı.

BİLDİRİ
Bizler savaş ölüleriyiz, Bundan böyle karşı-karşıya değiliz; Bildiririz.

İZM ÜSTÜNE
Bir düşün izm'e varmaz, bir sözcüğü dönükse. Bir anlamı eğikse, bir kavramı soluksa. İnsan zor bir ulustur, kendi evinde yaşar. Isınmaz neler yoksa, bir odası soğuksa. Aydınlanmaz tepeden, kuş bakışı gözlere. Bir ülke karanlıktır, bir sokağı sönükse. Bir adım aksadı mı, bin adam yuvarlanır; Bir müzik özgünleşmez bir notası bozuksa. Bir ordu darmadağın olur bilisizlikten; Delice ya da uslu düşlerle beslenlikse. Bir zincir zincir gibi, bir çizgi çizgi gibi Olmaz, tek bir halkası, bir noktası çürükse. Akıl bir düş değildir, masalı uykuların, Sisde yolunu bulur, istenen seçiklikse. Toplumsal amaçların somut uydusudur izm; Kişilere tanınmak istenen kişilikse.

TARİHTEN BİR YAPRAK
Önden giden, dursa-yorulsa-otursa; Ardından gelenler, onlar da durursa; Ne gitmeye giderler, ne varmaya varırlar. Hele bir de yolları da uzunsa; Ne dönmeye dönerler, ne kalmaya kalırlar. Düşüşün donukluğu yüzlerine vurursa; Ne vermeye verirler, ne almaya alırlar.. Ben'lerini kendinden başkaları korursa. Bir tarih çukuruna doğru yuvarlanırlar.

İKİ İKİ
İki köy vardı, iki de hastalık adı; Biri bir köyün kapısına dayandı. Öbürü öbürünün. O ülkenin o iki köyünün -İki gözüm kör olsun Birinde çocuk kalmadı. Birinde adam kalmadı. Köylerin adı dursun, Sorduğum, Hastalıkların adı.

ÖLÜM
Ölüm; ben onu çiçeklerle giderken gördüm. Ölüm; ben onu yaşamları bilerken gördüm. Obur doymazlıkların obur açlıklarında. Ölüm; ben onu, varlıkları silerken gördüm. Ama bir de yokluğun ve yüreğin önünde; Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.

BAŞ
Susmalar düşünmenin yoğunluğunda erir. Söylemler dinlemlerin büyüklüğünde erir. Suskulara gizlenir korkularla yalanlar. Bilmemeler bilmenin yorgunluğunda erir. Böyle değiştirilir eskimiş uydurular. Yaşlar yetişmişliğin olgunluğunda erir.

İKİ NOKTA: BEN- BİZ
I-BEN Bir kavramı aldım, aklıma astım, Uyudum-uyandım, yattım-kalktım. Ne o durdu-yoruldu, ne de ben, O bana baktı, ben ona baktım. Çocuklar gibiydi, hep kendinceydi; Ateşi bir o yaktı, bir ben yaktım. Ne güzellemeler oldu, ne süslemeler; Kırılan anlamları onunla onardım. II-BİZ Bir noktaydık onunla ikimiz, Bir çizgi olduk evreni dolaştık. Çizgimiz büyüdü, gitgide yürüdü; Yolumuzda boy-boy anlam noktaladık. Biçimler, durumlar, tutumlar doğdu. Anlatımlar sürdürdük, konulandık. Konular konuları aşıladı, yapısal, Bağımızı-bahçemizi donandık.

ROMAN
Roman bir adamın adıdır. Bir başka ada bakan, Duysan-duymasan Seni anmalıdır. Roman bir adın yaşamıdır. Başkalarınca da yaşayan; Okusan-okumasan Sana uzanmalıdır. Roman bir yaşamın anlamıdır. Düşünmeden varılmayan; Anlasan-anlamasan Sana bulanmalıdır. Roman bir anlamın dağıdır. Yarasız çıkılmayan; Korksan-korkmasan Seni kuşanmalıdır. Roman bir dilin dumanıdır. Tüter evren sobasından; Üşüsen-ısınsan Sönmeden yanmalıdır.

TAM- TAM
Dördü ikiye bölenler İki iki elde ederler. Alırlar ikinin birini. Öbürünü bırakıp bana Nerelere giderler. Üçü üçe bölenler Üç bir elde ederler. Üçlerden bir üç'den; Alırlar da üçün birini. Neler düşünürler. İkiyi ikiye bölenler İki bir elde ederler.

Hangisidir bir tek. Öbür bir buna ne der. Neden belirlemezler. Biri ikiye bölenler. Beni sana bölerler. Seni bana bölerler. Aşkı sevgiye tam-tam, Pay-pay bizi bize bölerler.

ORAN
Heykel gel der sana, sen Seçerken ya giderken. Gel der. Bunu, çağrı'ya eşit. Kimi gel sanır, kalır.. Kimi git anlar, gider. Heykel, der kimisine.. Kimi de heykele der. Geçer.

UYSUN ADIM DÜŞÜNMEK
Oyuncak bir musluk gördünüz mü? Ben çok çok oyuncak askerler gördüm. Oyuncak bir tava gördünüz mü? Oyuncak ben tanklar, tüfekler gördüm.

BÜROKRASİ
Kim ne derse desin firen bürokrasidir. Cücelerle kolkola giren bürokrasidir. Bilenler bilmeyene anlatmalı bu yolda Bence en yavaş giden tiren bürokrasidir.

BÜYÜMEK
Gelirken nasıl da ışıldamışlardı, Giderlerken dayanılmaz unutulmazlıkları. Yeniydiler, eskidiler, kaldılar belleklerde. Anılarda direniyor savunulmazlıkları. Yok oluyordu büyürken, yeni bulgularla. Dirençlerinde boşalıyordu var sandıkları. Yarınsız seviyorlardı uzak, sönük. Boyuna kendileriydi kucakladıkları. Duranlara unutuldu ekledim, Büyüdüm, o kadar üstüme vardıkları. Yumuşak yatkınlıklarda mı kalacaktım, Onların oralarda uysal barındıkları. Durdurdum istemeden de olsa, onlara. Kuşkusuz, candan olaydı durdukları. Şişmanlıyor, yoruluyorlardı bencil, ürkek. Gittikçe azalıyordu bilip sordukları. Yitirdiğim yerde tek-tek, küme-küme, Nasıl çıkarlar artık ara basamakları. Büyümek sevdiklerin azalması bir yerde. Öbüründe, tamam mı, olup-olmadıkları.

KÖYÜN
Köyünde kötü olan. Kentte ne yazar.. Söyleyin ne yazar? Yazsa bile Belleğinde kim saklar.

YÜK
Bir öykü var, sakladığın. Bir öykü var, ardında duran. Bırak onu, uyansın. Şimdi sen bir anı düğümü önünde Duvarcana uzanıp duran. Taşlaşmış yükünle uyansın.

BİZİM
Yalan, bizim dilimizin değil. Uzun, bizim yolumuzun değil. Az, bizim yazgımızın değil. Öz, bizim dışımızın değil. Ya hiçimizin, ya hepimizin; Bazı bazımızın değil.

ÖĞRENİ
Okullarda okudum, iki ders arasında.. Sınavlara çalıştım, iki ders arasında. Kazandıklarım yitti, kafam yerine geldi; Yaşamımı sürerken iki ders arasında.

TARTI
Bilgisizin yanında bilgiden söz etmeyin. Bilgin'in yanında bilgiden söz etmeyin. Cücenin de devin de eremediği vardır; Ne altından ve ne de üstünden söz etmeyin.

ARGO
Ağacı sevecektiniz. Yoldunuz, dal bırakmadınız... Yılına al bırakmadınız, Yemişini yiyecektiniz.
Kadını sevecektiniz. Aldınız, ver bırakmadınız... Seviye yer bırakmadınız. Ona ben değil, sen diyecektiniz Bulunurken zamanla, Küçüldünüz zamanla. Arıları kovdunuz dumanla. Kovanda bal bırakmadınız. Sobayı söndürdünüz. Isıyı oldurdunuz, Hava basıp üfürdünüz. Mangalda kül bırakmadınız. Parayla yamalı bohça'da. Kapanık, dar bir açıda, O canım ikili bahçede Bir renk, bir gül bırakmadınız. Bir eliniz vardı, bir cebiniz. Başınıza vurdu keliniz. Alıp sattınız hepiniz. Depoda mal bırakmadınız.

KARA GÖMLEK
İnsan araç edilmez hiçbir yolda, bir yönde; Kargaşa tokmağında çalınan davul olur. Sepete su koyanın sepet kalır elinde. Yerlerde süre-süre taşınan bavul olur. KARŞI insan yaşantısını bölen başa karşıyım. Uygarlıkta, sevgide ben yavaşa karşıyım. Onca bağırıyorum, bağırıyorum onca; Uyuşuk bakışlara ve savaşa karşıyım.

YER- ÖPMEK
Herkes kendi tarlasını sürerse, Herkes kendi örgüsünü örerse. Herkes kendi öyküsünü sererse. Herkes işin, işleriyle överse. Bir işçidir, binlercesinden. Düşünür olup olacağını; Yeri elleriyle öper. Bir köylüdür, köylercesinden. Didinir, dalar bulutlara; Yeri ayaklarıyla öper. Bir taşıyıcıdır, onu-ona, Ondan ona taşır da taşır; Yeri terleriyle öper, yükleriyle öper. Bir düşünürdür, dalar-gider, Dalar-gelir, bakar-bakar düşünür; Yeri gözleriyle öper. Dokunan doku, ekilen tohum. Taşınan yük, düşünen beyin, Yeri yerleriyle öper. Yere son düşmedir ölüm. Kalanlar yeri düşleriyle. Ölenler kendileriyle öper.

KUTULAR
Ellerinde kutular, renk renk, boy boy kutular. Ne buldularsa onu kutulara koydular. Ne mi güzel, ne mi tek, sırası gelir bir gün Açıp bakarız diye kutuya doldurdular. Bir büyük sofrada mı, bir yüce şölende mi. Biz de açıp çıkarız, bir kutu uydurdular. Kutular doldu taştı, açtılar kutuları.
Kendilerini aç-aç kutularda buldular. Kutulara koyanlar doymaz açlıklarını. Kendi açlıklarıyla kendileri doydular.

YÜZMEK

İki en zoru'dur; Söylemesi, saklaması. Üç'ün bölünmek düşleri. Bir kendisi, bir başkası. Bir’in ikizi yok. Anması, unutması. Ötesi sayılardır. Toplaması çıkarması Gittikçe çok kalabalık, Ölmesi, kalması. Yüzmek, nerede olsa. Başlaması, varması. Yetiyor mu, daha çok. Üşümesi, ısınması. Kimi çağırıyorlar. Bir borunun çalması.

YAZISINI BEKLEYEN BİR TAŞ İÇİN BİR YAZI
Güzel çirkinliklerle, çirkin güzellikleri Değerlendiremeyen saraylar kuruluyor. Değerlileri satıp tüm değersizlikleri Pazara sürmek için pazarlar kuruluyor.

GİBİ
Sözlüklerde aradım, yorgun, yıpranmış sözü; Zıtlarla benzerleri koynunda barındıran.. Tüm Öbür sözcüklerle eş-anlam'lı: GİBİ'ydi. Alıştığından kol ay-benzetme'lere, gözü (Komşusuna nur-topu bir oğlan kazandıran) Komşunun karısında delikanlı gibiydi.

ŞEY

Bir gün sözlüğü açtım, ŞEY nedir diye baktım; Gördüm filozoflarla düşüp-kalkan bir kadın. Ardından dediler ki sonra okuduklarım: Bugün duruşması var ağır-ceza'da onun; —O, kimseye yaar-olmaz, aman inanma sakın — Sığınmış, yatağında uyuyorken, dostunun Ortağıyla, bir-olup, dostunu vuran kadın.

TEORİ
Kiloya neye bin gram. Metreye yüz santim dediler. Birinciyle ne aldılar, ne sattılar. Ne pişirip, ne yediler, İkinciyle ne ölçtüler, ne biçtiler Anlamadım, anlamam, Santim-santim, gram-gram. 

SON DERS
Birisi gelse, dese; Tarih, coğrafya, hendese. Biri giderken sese, Seslere bir ses verse.
Biri de kalsa, yerinde, Kendisi olsa - yer verin de. Bir başkası olsa, yerinde Kalksa dese: kim kimin neresinde. Biri de yerinden dese; Son verelim bu derse.
 

Yalnızlık Paylaşılmaz
Sözüm bitim yerini olay ya da konu seçmez, söz seçer. 

Başlangıcını da olduğu gibi.

ŞAKA DEĞİL
Yer altından dinleniyoruz; Tedirginliğimiz ondan. Seslerimizi dinliyorlar. Ölülerin katında biriktiriyorlar; Suskunluğumuz ondan. Bugün son sevişmelerimizi gözetliyorlar, Her neyse..
Yarın düzenleyecekler aşklarımızı, Ner'deyse. Huzursuzluğumuz ondan. Perdeleri kapatmalı mı? Perdeyse. Yaşamlarımızın, doğumlarımızın Tadı kaçmadan.. Gökteyse, yerdeyse. Bir şeyse. Çarpık çizdiriyorlar, Karanlık yazdırıyorlar. Canından bezdiriyorlar.. Kırgınlığımız ondan. Acı-acı güldürüyorlar.. Hırçınlığımız ondan. Ağlamaca karamsarlık tütüyor Buram-buram Konularımızdan.. Burukluğumuz ondan. Bugünden tezi yok diyorum. Korkmadan, utanmadan Soyunup pazar enayiliklerim. Giyinip sevi giysilerini Bir bayram denemesi yapmalıyız.. Sayılı günler başlamadan.

BAŞLIK
Zamanın, ateşin ve ölümün Boyası beyaz. Aşkın, yalanın, kinin rengini Kırmızı yaz. Düşlerin, sevi'nin saygının giysilerini Maviye boya. Yoksulluğun, umutsuzluğun ve ayrık gömleğini Kara çiz.
Uzağa değil, usta Öteye hep öteye gitti; Yalnızlığı ondandır.

AŞK
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin. Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır.bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

OVAR
Gözlerimizin önünde İlginç bir yaşam sürdürdü. Anlattı, dinledi, güldürdü. Ölümü düşünmüyorduk. Düşünürdü.

DİYEK
Türkiye'de İstanbul ne ise, İstanbul'da gece ne ise. Gecede yürümek ne ise. Yürürken düşünmek ne ise. Seni unutamamacasına düşünmek ne ise, Unutamamanın anlamı ne ise, Seni sevmek ne ise.
Saklayayım, yok söyleyeyim derken Birden aşka düşmek ne ise. Her neyse..

UZUN BİR ÖYKÜ
Hiç kimsenin kafesine Koyamayacağı bir kuş.. Kaçmayı öylesine Uçmayı böylesine Unutmuş. Bir insan sesine Gelip konmuş.

UMUT YAPRAKLARI
Öyle bir ilk yaz ol ki korkut yaprakları. Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları, Sararıp dökülürken güz rüzgârlarında Ardında savrulsunlar, unut yaprakları. Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar Seninle yeşerdiler, seninle soldular.. Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.

GÜLDEN GELEN
Açılmış bir gül kadar bütündür solmuş bir gül, Dalından başlayan bahçeleri düşündürür. Soğumuş özlemlerin uzak kuytularından Kucaklar bir kadını, bir anıya öptürür. Yalnızlığın yorgun ılık uykularından Alır onu tomurcuk günlerine götürür.

İLK
Biri vardı, o ilk ağlamayı bulup Herkesi güldüren. Sonra da bunu unutup Ağlarcasına gülen.
Benim heykellerim de benimle kımıldar.

BİLDİĞİM
Sana bakmaktan Onu göremiyorum. Bilmiyorum bunda ne var.. Bunu ben anlamam, Bir o var, O anlar.

ÖZLEM
Bir gece. Gecede bir uyku, Uykunun içinde ben. Uyuyorum, Uykudayım, Yanımda sen.. Uykunun içinde bir rüya. Rüyamda bir gece.
Gecede ben. Bir yere gidiyorum. Delice. Aklımda sen.. Ben seni seviyorum, Gizlice. El-pençe duruyorum. Yüzüne bakıyorum. Söylemeden, Tek hece. Seni yitiriyorum Çok karanlık bir anda. Birden uyanıyorum. Bakıyorum aydınlık; Uyuyorsun yanımda.. Güzelce.

MUM ALEVİ İLE OYNAYAN KEDİNİN ÖYKÜSÜ
I    Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında. O evde bir kedi vardı. Geceler indiğinde kendi havasında Mum yanar, kedi de oynardı. Mumun yandığı gecelerden birinde Kedi oyunlarına daldı. Oyun arayan gözlerinde Mumun alevi yandı. Baktı, Mumun titrek alevinde Oyuna çağıran bir hava vardı. Oyunlarını büyüten kedi büyüdü Kendi türünde çocukçasına. Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.
Bir baktı, bir daha, bir daha baktı Mumun alevinin dalgalanmasına Uzandı bir el attı. Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı.. İlk kez gördüğü mumun yakmasına İnanmayacaktı. Kedi oyunlarında büyüyordu. Mum, üşüyordu yanmalarında. Zaman ikili yürüyordu Aralarında. Bir ayrışım görünüyordu Birinin yanmalarında Öbürünün oynamalarında. Kedi oyunlarında büyüyordu. Yitirerek gitgide oyunlarını. Mum küçülüyordu yanmalarında. Yitirerek gitgide yakmalarını. Oynarken büyüyen kedi yanacak. Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı. Küçülen yaka-yaka aydınlatacak. Büyüyen yana yana anlayacaktı. Bir mumun yanmasından Ve bir kedi oyunundan Kaldı sonunda Bir gecenin tam ortasında Bir evin bir odasında Göz-göze susan İki insan. II   Mum yandı bitti Kedi büyüdü gitti, oyunlar karıştı gecelerde Suskun uykusuzluklara.
O iki insandan, sonunda Birinin anılarında kedi. Birinin dalmalarında mum Kaldı gitti. Nerede bir mum yansa şimdi. Nerede oynasa bir kedi. Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri.. Bugün dün gibi oluyor. Dün bugün gibi. Mum ellerimi tırmalıyor. Belleğimi yakıyor kedinin elleri.

YALIN
Her seven Sevilenin boy aynasıdır. Sevmek Sevilenin o aynaya bakmasıdır.
Her karşılaşmamızda kendine özgü gülümsemesiyle, elini kulağının arkasına koyup eğilir, kulağına "onu bir daha oku derdi Sefahattin Eyuboğlu

ONARMAK ZORDUR
Şarkılar değil de Hep kulaklar bitiyor. Onarmak zordur. Bir yürek üşümüş Kapamış kapılarını. Onarmak zordur.
Bir şey yitirilmiş Hiç eskimeyecektir, Onarmak zordur. İnsanın içine düşen korku Özgürlüğünden olmuştur. Onarmak zordur. Ölümü düşünmek yenilmek, Sevmek ölümü yenmektir. Onarmak zordur.

SESİN YARGILANIŞI
Savunmadan kendini, Başı dik Dinlemiştir duruşmayı, Susmacasına. Kim tutsaklasa. Ne kadar tutuklansa Hep kaçmayı başarmıştır, Kurtulmamacasına. Hep egemen, özgür kalmış. Tutsak almıştır güzelliği.. Aşkı sürgüne göndermiştir yataklara. Kamçılarcasına. Yaşlandıkça anlamlaşan. Anıları unutulmaktan koruyan Bir ulu bekçi, göze karşı, Uyumamacasına. Bir çiçek, hiç solmayan. Hiç koparılmayan. Hiç yalanı olmayan, Sonsuzcasına.

MANTIK
Bir başdır düşünür bakar etikle estetik arasında. Bir mermidir yatar kalkar namluyla el tetik arasında. Aklıyla gönlünü okşar gönlüyle uyandırır aklını. Her an bir ölüye ağlar yaşamlarla betik arasında.

UYKUSUZLUK
Uykusuzluk ve pencerede bir kedi Gece boyu hiç konuşmadan durdu. Yağmurlar yağdı, dindi. Pencerede hep kedi, ne geceye girdi, ne uyudu Baktı, baktı, baktı. Belli değildi doğmadığı, doğduğu. Sanki ona bir zaman Hadi minderden in dendi. O da şimdi, yola çıkıp bir duygudan Pencerenin dışında duran Bir geceden indi, odaya girdi. Dedi: Hadi simdi sende in uykudan. Sevdi mi, sevmedi mi, belli etmedi. Sürdürüp suskunluğunu Bekledi. Şimdi eski uykusuzluğunu Yeni huysuzluğu besledi. Aaaa.. Kedi bu uykunun içindeydi. Ankara yolundaydı bir gece. Bir gün Marmaris yolundaydı kedi. Bütün uyku kapılarının önündeydi. Mırmırları, tırmalamalarıyla Bir kadının düşlerindeydi
Ve bütün hırçınlığıyla Anılarının önündeydi.

ÖZEL BİR ŞİİR
Başında hiç sevmemek varken Sonra anlamak var mı Birden bir sevi dili. Anılası bir geçitten ikili Tam aldatırken ölümü Sulamak bir yalan gülü. Yıkanmayor çamaşır gibi Konular doğuruyor Yalnızın kanayan eli. Saygılı sevgisizliklerle dolu Işıldayan geceler. Tüm uykusuzluklar uykulu. Tüm sıcak yastıklar soğuk. Sevgiler yorgun, yapay. Açık gözler kapalı. Bir dönülmezliğe düşmüş Kim bilir kimlerin yolu, O gidilmezi iğe gömülü. Akşamların kucağında değil Kendi kucağında ağlayor Hırçın sevgili.

ANMAK UNUTMAK
İki tür nokta var Biri önüne ve ardına bakar. Biri ardına bakmaz, Ardını noktalar.

O YOLDA
Geliyor sandığım gidiyor çıktı. Başlıyor umduğum bitiyor çıktı, Üstüne-üstüne gittim, ne gidiş Altına-altına iniyor çıktı. Uyu buyu dendi, düşüme gittim. Haydi işe dendi, işime gittim. Yaşa dendi, yaşıma gittim. Yendiğim sandığım yeniyor çıktı. Bozguna benziyor, saklasam olmaz, Eskiye yeniden başlasam olmaz, Yakıştırsam olmaz, yazmasam olmaz. Maviye boyadım, baktım mor çıktı. Sapsarı saclarım vardı, aklaştı. Anılar üst üste bindi yükleşti. Bir büyük oyunun sonu yaklaştı. Tüm yanan ışıklar sönüyor çıktı. Gözümde bir ışık, çağırıyordu. Beşikte bir çocuk, bağırıyordu. Öyle bir düğündü, can çalıyordu. Gel cani sandım git çalıyor çıktı. Kimler yoktu bizim kervanda. Birer indi hepsi bir handa. Savurduk sap saman biz bu harmanda, Bir gidiş yoluydu, donuyor çıktı.

GARİP KOŞMA
Güzeller yoldan geçer, Gel desen gel'den geçer, Kal desen kal'dan geçer.. Garibi umursamaz. Giderek el'den geçer.
Garibin koşma düşü. Yollara düşme düşü.. Tek-başına gidişi. Boynu bükük duruşu, Gider güzelden geçer.

ÇİÇEK SENFONİSİ
Çiçeklerin akşamlarını Akşamların çiçekleri Aydınlatır. Çiçeklerin adlarını Birbirlerine benzemezlikleri Adlandırır. Biri alır bir güneşi Öbürüne yıldız sunar. Biri öbürünü yağmurlandırır Bir başkası bir güzelliği Akıl almaz çalımıyla Karanlıklandırır. Bir düğünü aklandırır biri. Biri bir yalanı silerken Biri bir ölümü anılandırır. Biri bekler sabahları. Biri gündüz diye çıldırır Bir başkası aydınlığı akşamlandırır. Biri bağlar-bahçeler içinde nazlı. Biri kendi kendini doğurur bayırlarda, Biri kayaları ayaklandırır. Pencereden bakar biri. Biri el sürdürmez kimseye. Biri kendini ağaçlandırır.
Tırmanır biri el ermez dikliklere. Biri yerlere yaslar yüzünü Topraklandırır. Biri ordusunu yayar birdenbire Tarlalara, öbek öbek. Kanlandırır. Biri şarkılarla gözleri besler. Yeşillikleri ve sevgilileri Umudlandırır. Çiçekler hep bekler gibidir. Oysa hiç beklemezler; Biri arılandırır, biri kuşlandırır. Biri rüzgârlandırır gönülleri, Biri kızdırır soğumuş külleri.. Biri de kendim kucaklandırır. Biri tek başına yürür yazgısında. Biri sepetlerde demet demet Ününü kaldırımlandırır. Biri vazolandırır kendini salonlarda. Biri kurur bir kitabın içinde. Biri de kafes arkasında saksılandırır. Çiçekler bir şölen yaşamda. Renklerin en büyük orkestrası.. Dursuz-duraksız çalar her insanda Sevinci, aldanıyı, ölümü ve yası.

OLMAK
Susmalarla içimde Başımla gide-gide Kâğıt kalem elimde Gözümle konuşur oldum.
Bir babamdan, bir anamdan Enine boyuna her yandan Kimiyle kandan, kimiyle candan Seviyle vuruşur oldum. Ayrılık sonundaydı Benim başımda durdu Habire başıma vurdu Bite bite oluşur oldum. Her an bir gelen var gibi Ha şimdi diyen var gibi Sanki hep seven var gibi Ev-ev, yol-yol taşınır oldum.

HOYRAT
Yüreğimdeki aklımda Hep aklımda,hep aklımda.. Akıl kesildi yüreğim. Yürek kesildi aklım da.

İMİŞ
Ben bir ayna idim Baktılar, baktım. Gördüler, baktım. Baktılar gördüm. Ne düğünler, ne doğumlar. Ne ölümler gördüm. En çok yalanlara oldum. Kırdılar, Kırıldım artık. Ben bir ağaçtım Baltalandım. Yonga yonga yongalandım, Yongalarda yandım. Mangallarda, sobalarda.
Yangınlarda yandım. Budaklarla budaklandım, Cilalandım, boyalandım. Yaktım, yandım. Yaktılar. Yandım artık. Ben bir çağlayandım Bir ırmağa aktım. Irmak oldum Bir dereye vardım Dere oldum Bir nehire vardım. Nehir oldum Bir denize vardım. Hep baktılar.. Aktım artık.

BAHÇEDE
Damla, kendini tamamlayınca damlar. Günlerin gecelere bağlanışında bir. Gecelerin günlere uzanışında iki. Birikmemi tamamlanmaktan koruyorum şöyle ki: Önce bir şeyler yitiriyorum, somut şeyler. Çakmak, tarak, kalem, çanta, saat, para gibi Önemsiz şeyler. Alışkanlığım tükenmiyor Biriktirmeyi sürdürüyorum gene. Usanmıyorum. Biçimler, renkler, şişeler eskiler. Unuttuklarımı saymıyorum çünkü unutmuyorum. Azala azala yitmekten Bir de bütünlenmekten ötede Hüzünlü bir gecikme içine dalıyorum Yalnız başıma
Özel yoluma sapıyorum.. Seziyorum, Birileri Özenle bana bakıyor. Uykum kaçıyor, ne iyi diyorum. Soyut şeyler karışıyor yaşantıma. Elimi kesiyorum, kan akıyor, Gizliden gizliye seviniyorum. Öyle yalanlar saklanıyor ki gözlerime Canım acıyor. Deliriyorum; Seviyorum neden sonra anlayorlar Acı acı seviniyorum. Gözüme ilişiyor, kulağıma ilişiyor. Görmemezliğe geliyorum, Duymamazlığa geliyorum. Düşünmüyorum, öteye itiyorum. Damlamıyorum. Karnım acıkıyor, yemiyorum. Betim benzim sararıp soluyor. Adını bile anmıyorum. Soyunup-giyiniyor karşımda Bakmıyorum. Her gün kirleniyor, görüyorum Okuyorum ilkin Bu yüzden her gün yıkanıyor, çirkin Yaşını soruyor korkular, ürküler, rüyalar Uyanıyorum, saymıyorum. Özelliğini anlatıyor taşlar, topraklar Sararan düşen yapraklar. Kocaman kocaman ağaçlar. Dinlemiyorum. Tomurcuklara, çiçeklere bakıyorum.

DENİZE
Sen ey deniz; Yeşil deniz, mor deniz.. Kırmızıyla yazılısın Sevgilere ve ölüme Göklerden bakıyorsun Mavi-mavi, ölüme.

KÖREBE
Işıksız bir gölgedir yalnızlık. Arar bütünlemeye bir başka yalnızlı; Yazık ki taa kendine dek. İner dağından dağından. Bulamaz bir ses, gel deyen, çağıran... Gözlerine yönelmiş bir ışık. Gölgesinde kendisi. Gölgesinde ışıksızlık. Gölge vermeyen bir ışık Yalnızlığını sürdürürken sonsuza dek. Arar kendini bütünlesin diye Bir gölge, sessiz, yumuşak, uyuyan. Arar tek başına, elleri yüzüne uzanık bir anlam. Kendisini gölgeleyecek.

KAÇAK
Hep o eski deniz özlemiydi onu Kentin oyalayan sokaklarından Yaşam yorgunluklarının sonu Güney kıyılarına atan. Denize bakmak adına Güneşde ürpertilerle yatan Üşümüş, silik anılarına Gülen denizi baktıran.

AKŞAMIN ÜSTÜ
Genç idik umularla yalnızdık; Anlamamanın gücü koşuşlarımızda Ve konularımızda bir suru yanlışlık. Şimdiyse ağır-ağır iniş yokuşlarımızda Yalnız yalnızlık.

YALNIZLIĞA ÖVGÜ
Mutluluğun gözü kördür. Yalnızlık sağır. Ondandır biri tökezleyerek yürür. Öbürü uykusunda bile bağırır. Mutluluk yalnız kendisini görür; Unutur bu yüzden ilkin kendisini. Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür. Boyuna bekler dönsün diye sesini. Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter; Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz. Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur; Boyuna kapısına döner, açan olmaz. Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var... Her ikisinin de saksılarında çiçek. Biri hep başka bir renkle solar. Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.

ÇAĞRI BALLADI
İçimiz dışımıza kolay yansır, Saklasak saklamasak. Ön yargılardan uzak Eğilip içimize baksak..
Dışımız içimize yansımıyorsa Bir şey var ya da yoktur İkimizden birinde. Biri öbürünü ısıtmıyorsa Bir de içimize baksak. Belki derinde, taa derinde. Sen benim yerimde Ben senin yerinde Unutulmuş olabiliriz; Birbirimizi uyandırsak.. Desek birbirimize Haydi kalk Gidelim yerlerimize; Belki birbirimizi bulabiliriz.

HALLAÇ
İçimdeki o hallaç Vuruyor da vuruyor. Acaba karnı mı aç Soruyor da soruyor. İçimdeki o hallaç Atıyor da atıyor, İster saklan, ister kaç Duruyor da duruyor. Biraz yün biraz pamuk Yoluyor da yoluyor. Uykuda da uyanık Duyuyor da duyuyor. Uyandırıp uykumda Kıskandırıp duygumda Buram-buram soluyuk Yoruyor da yoruyor Korkuyu bilmez yürek.
Toprak savuran kürek, O hiç uyumaz köpek Uluyor da uluyor.

YAPMA ÇİÇEKLER
Çırılçıplak bir kadın İniyor güzellik dağlarının Esmer akşamlarından. Yalnızlığının ve yalanlarının Karanlık uykusuzluklarına. Ellerinde yapma çiçekler Çiçekler yalana ve ölüme yakın Kadının sakladıklarının Günlere gecelere bölünmüş Üşümüşlüğü Bakın Sizlerle, Yapma çiçeklerle örtülmüş. Yapma çiçekler Kadını kırmayın, rahat bırakın. Yapma çiçekler Solan renkleriyle ellerinde kadının Bunu bilmeyecekler. Yapma çiçeklerin renkleri soluyor Kadının ellerinde Ah o çılgın renkler Kadının gözlerinde Soldukça kadın daha da esmer.

ADALI VE BEN
Adalı'nın alnına yazmışlar denizi Sonra çizgi çizgi kesmişler. Gömleğine dikmişler Adalı'nın
Adalı'nın kentte durumu yaman Gömleğim deniz diyor Sorunca Ama içki başına vuruyor, zaman zaman Direniyor Adalı Tam kafayı bulunca Ben sarhoş olmam Benim herşeyim deniz diyor Boyuna adadan söz ediyor Takılıyorum, Adalı diyorum, sevgilin de mi deniz Sen ondan haber ver.. Susuyor dik dik bakıyor bana. Adalı beni sever, Adalı bana küfür etmez.. Adalı diyorum boş ver Bir başka yere diyorum gidip içelim bu gece.. İnsan sevdiği sürece Uykusu gelmez. Dalıyoruz bir gecenin içine.. Adalı bi sözümü iki etmez.

ANI ORMANINDAN ANILAR
Anmak kaçınılmaz bir gürültüdür, yankılanır da Gider anılarına döner kendisine seslenir. Aralık suskularda uğuldar, art arda aralıklarında Kendisini silerken derinleşir, unuttura unuttura beslenir. Söylemek bir başka şeyi saklamak Da değil midir.. Dedim ama gözler de bakarlar da; O ise yüzünde silinirken yüreğinde çizgilenir. Anmalarda sesin rengi kendiliğinden değişir. Dağlarını kurar yerleşir duygularda. Yerin göğün uçurumlarıyla birleşir.
Anmak bir yürekliliktir korkularda. Hırçın dalgalanmalarında dirilir Yalnızlık denizinin gizli fırtınalarında Kendi sorularını yanıtlarken delileşir. Ama sana da seni sorar kendi yankılarında. Anmak bir acıyı hep yeniden sormaksa. Bir kırgınlık yanığında öyküleşmektir. Dinmez burukluğunda bir ağrıyı susmaksa, Sürekli yaralanmak, ölümle eşitleşmektir. Solmaya karşı hep yeniden açan bir çiçek, Sana kuytularından korkusuz seslenecek. Bütün kapılarını kapatsan ölesiye dek, Yakan bir ışıkçasına yüreğine girecek.

YALNIZLIK
I Yalnız kaldınız sanırsınız. Biliyorum. Yalnız bırakılmışsınız. Biliyorum. Ötesi yok. 

II Ötesi var: Yalnızlık Müziğin bile seni dinlemesidir. Yalnızlık İnsanin kendine mektup yazması Ve donup-donup onu okuması Yalnızlığın da ötesidir.

YALNIZLIĞIN ADI
Derin bir uyku.. Düşümde
Düşündüm ister istemez. Aklıma takıldı Yalnızlığın adı. Tam o sırada Bir sinek Beni uyandırdı. Gerçek bir sinek. Yalnızlığın adı Düşümde kaldı.

KARANLIK HEP KENDİNE GİDER
Aydınlık Karanlığa gider. Seslenir: Gel karanlık. Der, Seni aydınlatayım; Görsünler, Sende ışık parıltısını. Karanlık Açmaz kapısını. Bu çağrıdan ürker. Ses vermez.. Bırakıp pilisini pırtısını. Çeker gider. Nereye gittiğini Karanlıktan kimse görmez.

GÜNBEGÜN
Benim mezarlarımda ölü yok; Hep yaşamış olanlar var.. Anılarımda bir yer Dinmeksizin acıyor. Günbegün,
Bundan. Güldüğümü görenler Bana bakıyor, Görüyorum.. Ağlasam geçer. Biliyorum.. Ağlanmıyor.

ÇAĞRIŞIMLAR
Çok küçük bir yalanı Çok büyük bir orantıda Dinlediniz mi.. Çok büyük bir yalanı Çok yalın bir doğrultuda Söylediniz mi.. Gecikmiş bir gizleme, Birikmiş bir özlemi Sakladınız mı.. Gelmeyecek bir gideni, Olmayacak bir nedeni Beklediniz mi.. Bir gerçeği erken. Bir açlığı tokken Anladınız mı.. Hep mi hep ölecekmiş gibi. Hiç mi hiç ölmeyecekmiş gibi Yasadınız mı.. Yalanı sürmeye. Yanlısı görmeye Saklandınız mı...
Doğruluğun yönünde. Doğruların önünde Aklandınız mı.. Ortamsız bir yaşamda, Yaşamsız bir ortamda Harcandınız mı..

DUYGUYA TAŞ
Duyguluysan işin zor. Yaşamda yeniksindir. Duyguluya sor. Ona aşkları da acı verir. Hep bir karanlığa uyanır, yalnız: Düşleri gerçekleri, gerçekleri düşleridir. Aidatsanız, aldansanız, O hep bir karanlığa uyur gibidir. Hiç ölüsü yoktur. Herkes, her şey anısındadır. Geleceği geçmiş'in gözünden okur; Hep bir yangının bacasındadır. Gülerken bir düğündür, acı-son'lu, Aldatılara uğurlayan gelinlerini. Bir çocuk bahçesidir, renk-renk balonlu. Savaşlara uğurlayan bebeklerini. Sinmiş her şarkıya, her uyanı'ya, uykuya. Ölümün yaşayan kardeşidir. Hep sezer, sezdikçe duyguluya Yengiler de hüzün gelir. 

TABLO
Kedi kadının yanındaydı, Kadın gecenin yanındaydı.
Kedi gitti geceye değdi. Karardı, Döndü kadına değdi. Bir kadın portresi belirdi; Elinde siyah bir gül vardı. Kucağında kırmızı bir kedi. 

KÖMÜR
Burada can sıkıntısı, can sıkıntısı orada. Yıllar var uçuyorum, dönüyorum havada. Gittikçe geliyorum, geldikçe gidiyorum Bembeyaz olduğumu görüyorum arada. 

MASAL
Düşünüyordum Olaylara insan, İnsanlara olay çıktı Masalımdan. Biri varmış, biri yokmuş derken Yollardan trenlerden. Sözü aldım getirdim Dağlardan tepelerden. Ben de biriktirdim Hiç'leri hep'e Bir dağ bozdum Yaptım binlerce tepe. Kurdum orada burada Ev-ev, köyler kentler. Dağıttım oda oda Dağıttım birer birer. Dağıldı tepelere Dağların onu ardı.
Sevenlere sevilenlere Artık bir tepe vardı. Birinde sen, birinde ben Öbürlerinde onlar vardı. Aşklar başlayacakken Sonlar tepelerden başladı. Başladı ayrılıklar. Ayrı ayrıydı adları. Birer birer ayırdılar Evleri odaları. Bir zaman oralarda Seven özleyen kimdi. Evlerde odalarda Yaşanmayan bir şimdi. Bir daha düşünürsem masal Bozmayacağım dağları. Düşünmek iyi, düşünmek güzel. Ama önce iyi çizmeli yolları. Yakın yakın derine El-ele olsun yürümeleri Ayrılığın yerine Mutluluğun şiiri. 

ÇİZİM
Ben ağacın resmini çizdim. Hiç kimse için.. Daha ne yapraklarını yapıştırdım. Ne de adını koydum Yemişlerinin.. Onu Bir anlama yakıştırdım.
Adınıza büyüyor belleğimde ağaç. Başka ağaçlar doğuruyor; Büyümeyi bölüşüyorlar gölgelerinde.. Dal-dal, yaprak-yaprak öpüşüyorlar.. Çizmez olaydım, bizi soruyorlar.. Dönüp bizlere bakıyorum: Dövüşüyorlar. 

BİR ADAM
Korku dağlarının yürekçisi. Olum denizlerinin kürekçisi; Öyle suskun oturuyor şişesinin basında, İçtiğinin hem hırsızı, hem bekçisi. Onu kirmiş olmalı yaşamında birisi. Dinledikçe susması, düşündükçe susması... Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası. 

ESKİ ÇANAĞIN ÖYKÜSÜ
Bir çanak vardı eski Bir anlamdı kendince Anlatır anlatırdı Zamana bir tanıktı Birçoklarmış bir zaman Ortakları ayrılmış Kimi kırılmış yanmış Kimi düşmüş çatlamış Kalmış sonunda kendi Ortakları yitince Solmuş sararmış rengi Ne kadarsa o önce Ve bir de nasıldıysa Özenle anlatırdı O kadar ballanırdı

Gözleri sulanırdı Bir buruk sallanırdı Görüntü değerince Alayı kaldırırdı Olgundu isteyince Ama ne var ağırdı Direnirdi yerince Birisi bağırınca Öylesine sağırdı İçine kapanırdı Yakınına gelince Bir de palazlanırdı Uzaktan sevilince Bir kırlık bir bağ vardı O yıl coştu gönendi Bambaşka ürün verdi Pazara malı indi Kasaba pazarında Koşuldu yarışıldı Bir anda kapışıldı Alan satan övündü Alamayan dövündü Bulamayan ağladı Yeni ürün patladı Çanak daldı bir süre Bir anı evrenince Yavaşça ince ince Yanına sokuldular Yolunca yordamınca Boşluğunu buldular Yeni ürün koydular Yeni ürün dolunca Eski çanak çatladı Bir adı kaldı bunca. 

TAŞ YAZI
Gülüş bir yanaşımdır bir öbür bir kişiye Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye Anılarından kale yapıp sığınsa bile Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye. Yeni adıyla ikinci kez.. Eski adı HER idi. 

PARASIZLIK BALLADI
Türküye benzeyen bir ürkü Yetse de, yetmese de kesemde.. Görsem de, görmesem de Ensemde Hüzünden söz ediyor boyuna. Dinlesem de, dinlemesem de.. Ürküye benzeyen bir türkü. Üstümden başımdan okunuyor. Saçımdan, sakalımdan.. Söylesem de, söylemesem de. 

DENİZİN BALLADI
Gözlerin en bakışında Bir en deniz. Ve denizin en gözünde Bir bakış, o sensin deniz.. O bakışa ben baktım Deniz bakışındaydı, bıktım Bakışındaydı gözleri, Gözlerindeydi deniz. 

OTOKOPİ
Öncesinde yenidendim, sonrasında eskidendim. Geldim gördüm betikleri, anladım bir nedendim. Bir oyunda üşüdüm, bir oyunda terledim. Birine merdivendim, öbürüne gidendim. 

ÜSTÜNE – ÜSTÜNE
Her rengin bir anlamı bir de görüntüsü var. Her anlamın bir rengi, düşünlerde süsü var. Üstüne ha üstüne gitsem rengin, anlamın.. Üşüyen kavramların bende bir örtüsü var. 

SU
Kirli eller daha temiz,. Temiz elli Kirli gönüllerden. Ne dersiniz?
Yaşam öyküleri, sanıldığınca karışımsız değil, karışımlıdır. Her bir yaşam öyküsü, öbür yaşamların parçacıklarıyla tamamlanır. 

ÖĞÜT
Okulda,anladıkça başaracaksın. Yaşamda,başardıkça anlayacaksın. Gelecek mutlu-mutsuz,inanmasan da; Gözlerin yaşardıkça anlayacaksın.  

DENİZİN DELİSİ
Unutmak mı, delisin. Gitmesem de bekler orada deniz. Gelirsem, bilmelisin Benim beklememdir burada deniz. Gitmek gibi geleceğim Denizin delisine. Delinin denizi gibi, O ne kadar giderse. 

SÖZCÜL
Birisi gelse. Bana candan bir şey verse. Ben de alsam; Ne iyidir Onun ve benim için. Birisi gelse. Bana bir söz dese. Ben de anlamasam; Ne kötüdür İkimiz için. Birisi gelse. Benden bir şey çalsa. Ya da saklasa; Bu yıkımdır İkimizden birisi için. 

AĞLAMAK
Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere

Örtüsüdür bazı acıların Örter, örtülmez Savunur bir süre Ağlayanlar sevinmeli Sevin ağlayabiliyorsan Acılar art arda dinmeli Durur bir nöbetçi gibi Durur bir bekçi gibi Zamana gülmeli-gülmeli. Sevin ağlayabiliyorsan Unutmanın kardeşidir ağlamak Uyur uyanır yatağında duyguların Düşüncenin kucağında hep çocuktur Ağlamak. 

ZELZELE
Sen ona uyanırsan o sana hep sen durur. Sen onu bilmesen de o seni hep bilen durur. Sepetinden sulu, kanlı yangınlar damlar; Bana senden vurur. Sana benden durur. Unutturur hep kendisini, öyle gelir. Sonra da hiç hatırlamaz.. Duyan da bir, duymayan da bir. hiçbir kan yetmez buna; Ona Uyuyan da bir, uyumayan da bir. 

KURŞUN KALEM
Bana biri bir söz etse O sözü sonra o' Na anlatsam, yinelesem. Yazsam, Çizsem. O beni dinlese. Bana Ben o Sana Söylediğim sözü Bilsen Unuttum Dese; Aklınca Silmeyi Denese. Ben de ona. Sen o Bana Dediğin sözü Söylemeseydin Bana Ne Desem. Onun bana Söyleyip unuttuğu' Nü sandığı Sözü Ben ona Unutmadığımı İletsem. O' Na Sussam.. Ben. O, silinir gider.
Ben yazar giderim. 

DÜNE GİDEN
Olmamış bir şeye inanan insan Geride, hep geridedir. Tüm olmakta olanları Değil anlamak, göremez bile. Karanlığını yoğun'a boyar. Bir bugün içinde ölmez bile.. Gider, boyuna düne gider. 

ALDANI- ALDATI
I Benim düşlerimin içinde O uyuyordu,duyuyordum. Ben bir uykusunda onun. Bir düş'ünde bulundum... Uyuyordu,duyuyordu, Avundum. 

II Benim düşlerimin içinde O uyumuyordu,biliyordum. Ben ne bir uykusunda onun. Ne de bir düş'ünde bulundum... Bulunsaydım, Vururdum.... 

SINIR BİR ÇİZGİDİR İKİ OKUNUR
Sınırlar Her zaman. Her an, Yakından, Uzaktan
Birbirine bakışırlar. Durmadan birbirlerine Kendilerini taşırlar. Birindeki nöbetçi Öbüründekine bekçidir. Her ikisi de yakın Birbirine Her ikisi de uzak Bir Olasılığa Karşı'dırlar. 

DÜN ODAMI TOPLADIM
Nasıl da hiç sezdirmeden birikmiş yanyan'larca Kalem kalıntılarından, bozuk çakmaklara kadar. Oyuncak parçalarından bir sürü şey kutularca. Hangi kapının olduğu unutulmuş anahtarlar Unutulmuş, anılmamış, bu unutum'lar, anım'lar Onlar da mı uçuşurlar bütün bunlar atılınca Artık uyansalar bile bana uzanamaz onlar. Dağıtınca, toplayınca, yerimize alışınca Zamanında olmalıydı atılımlar, kalıtımlar, Ne ben onları anlarım, ne de onlar beni anlar Bir bütünmüş yarımlaşmış karşısında bakılınca

Bir düğme, ki iliği yok, sökülmüş bırakılınca Sedef bir çakıymış ama, kırık ucu paslanınca; Camları kırık gözlükler hangi gözlerle bakarlar 

IŞIMAK YAŞATMAKTIR
Gecelerin karanlık bölümü Sesleri büyütüyor
Uykusuzluğun kucağında Emziriyor ölümü. Büyütüyor sesleri Karanlık bölümü gecelerin. Yıldızları çağırmalı Isıtmalı o büyüyen sesleri. 

KONU
Ben gözlem öykülerimi az severim. Gitsem gitsem. Öyküleri özlem olan Delilere giderim. Ben çiçeklileri Renklileri Delileri severim. Birde delilikleri. Bir olay yoktur; İç içe'dir olaylar. Bir olay; içinde adamlar... Bir adam; içinde olaylar. Öykü mü? Kendini yaşarken romanlaşır. Bir bitki, bir fidan, bir ağaç? Kendini aşarken ormanlaşır. Doğa? Kimine bir öykü, kimine bir roman.. Yalına iner giriftliğinde. Bir çoban? Bin çobandır ovadan indiğinde. 

ŞİMDİ
Unutulmamak savaşımında Anlayorum biz yaşlıların Çirkin kalan Haklı direnişlerini Anlamsızca Gençleri güzel kılan Az deneylerinde Haksızca. 

AZ ACI
Saygın ölü; Yaşarken tanış olmadık Seninle, İyi ki.

TAPAN TAPILAN
Her şeyin var nerde'leri Bir-bir açar perdeleri Her perdede oraları Açılı kapanı gelir Pencerenin kapanları Cam takıp da kıranları İçe dışa bakanları Kıranla yapanı gelir Yeni gelen hep yabanı Düşer başına tavanı Tapılan durur da hani Bakarsın tapanı gelir

ÇARŞI
Ölçü mü, tartı mı. Önü mü, ardı mı. Eksimi, artımı. Gördünüz tartıyorum. Kurusunu, yaşını. Sonunu ve başını. Gözünü ve kaşını. Ayırdım tartıyorum. Bir oyuncak terazide. Usta, ünlü bir terzide. Kınamadan sizi de Düşündüm tartıyorum.

GRAFİK
Her uzun, başka başka kişilere Başka başka şeyler anlatır. Unuturlar başka başka. Her çok, birçoklarına Birçok şeyler anlatır; Taşırlar başka başka. Her iri, küçükleri kızdırır Sesde, renkte, yolda, yöntemde; Birleşirler başka başka. Her büyük, boy'undan anlaşılmaz. Tarlalarda, dağlarda dolaşır; Yetişir başka başka.

ÖYKÜNÜN BİTİMİ
Birinin kendini istediği gibi görmesi. Öbürünün kendini olduğu gibi görmesi.
Öyküdür istense istenmese kişi yaşarken; Birininki onca'dır. Öbürü kendi ölmesi.

SENİ SAKLAYACAĞIM
Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmiyecek seni. Yaşayacaksın gözlerimde. Sen göreceksin, duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı. Uyuyacak, uyanacaksın. Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın. Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır. Harcayacaksın. Seni yaşayacağım, anlatılmaz. Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya... Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım... Anlayacaksın.

KALDI
Anılarla umu'lar arasındaki ip. Kimiler birini, kimiler öbürünü özleyip, Doğum yeri anılardı yaşamın.
Öbürüydü başladığı yerde akşamın. Yaşam boyu can-içre serildi kaldı. Bir ülkeydi, bir insandı, bir andı Oradayken burada, bur'dayken or'da yandı Yaşam-altı düşlerde gezildi kaldı. Bir kadındıysa gençliği güzelliği çürüdü Bir erkektiyse koş düşündü felç yürüdü Ve "ahmak ayaklar" altında ezildi kaldı. Anılarda bir tipi, umudlarda bir sis İkisi de bizsiz, ikisi de isimsiz Şarkıları bitmeden kurşuna dizildi kaldı. Anı. .. Benim güzel çocukluğumu Ahmak bir ayak ezdi... " Asaf Halet Çelebi.
Bir şey olmasaydı yazmak olmayacaktı.. Başka bir şey de olmasaydı Silmek olmayacaktı.

SEVİNÇ VE HÜZÜN
Sevinci kapıştılar taşımayı bilmeden, Şimdi bilen yok, nerede oturuyor. Köyün delisi Hüzün, yalnız kaldı yollarda Adam-adam, sınıyor, arıyor yoldaşını.. Kıskandıran özlemi, yüzünden okunuyor. Görünüp siliniyor o günden beri. Sevinç bin an gözlerde, dudaklarda. Yerini sevgilisi Hüzün'e bırakıyor. Sevinç'se, uzaklarda hep uzaklarda.. Şöyle bir görünüyor, hemencecik uçuyor. İşte o günden beri gözlerde, dudaklarda Hüzün, aramaktadır, yitik yavuklusunu. O günden beri Sevinç yerinde durmaz Ve kişiliğini ararken uzaklarda O günden beri kimliksiz hüzün olmaz...

HACI MURAD ORATORIO'SU
ORATORIO'YA GİRİŞ  Konuşmak küçülür-küçülürse Adı değişir susmak olur Ağlamak büyür-büyürse Adı değişir susmak olur Kucağında susmak adlı bir çocuk İkisi de küçük Bakışlarında susmak adlı bir kuş Uçmuş da uçmuş Biranda iş işten gecik iki Ölüm kadar seçik Konuşmak küçülmüş küçülmüş Adı değişmiş susmak olmuş Ağlamak büyümüş büyümüş

Adı değişmiş susmak olmuş Hacı Murad üstüne yürümüş yürümüş Bunu gören Kızılırmak olmuş Her akşam gün batarken Güneşi hiç ellemeden ve hiç görmeden Kızılırmak denize rengini yazmış 

ORATORIO
Yüreğine yok yazılıyor, onanmazlığına var yazılıyor. Boyuna yeniden bir büyük yok hazırlanıyor ona. Önün dününe, bugününe, yarınına Ki artık o da hiç bilmeyecek Boyuna arayacak, boyuna gidecek susmalarına susmalar. Kimine unutmak bile çok, kimine unutmamak az Benim, senin, onun-bunun yerine. Bir kar dinmeden ona yaz boyu yağar da yağar.. Sisyphus'un kayasını andıran dağdelen bir ok Bir tüfek patlaması gibi derine, hep derine Hacı Murad'ın susmasını kazar da kazar. Bir çizgidir çizilmiştir ondan önce. Gelir Bafra'lardan İstanbul'lara kadar. Kızılırmak akar, gelmiştir taa nerelerden Ve batan güneşi hiç ellemeden ve hiç görmeden Vura vura akşamları ve bir denizi kana boyar. Gelen ya da gelecek şu öte karanlıklar adına Bir fener, yıldız-yıldız gazyağını çakar. Bir yoğun, bir özel su sabah-akşam hiç durmaz; Yalın bir sucasına hava olur yüreğine damlar.
Yüklenir bir anda bin doğumu o yaşam boyu Bin ölümü bir anda yüklendiği kadar.
Yazgının kesiştiği alınlar bir avuç değil, O merminin yoluna, mermi onun yoluna çıkar. Ne bir çiçek, ne bir demet, ne bir yumak; Ellerinde bir çile, ör örebildiğin kadar. Balıkların yazdığını sularda su okur. Havalarda çizim çizim dolaşırken kuşlar. Şiirlere uzanır susmalarını çoğaltmak için; Alır da Murad'ını o yollardan yollara vurgular. Bir kapıdan geçmiştir, onu o seçmemiştir; Arkasından o kapı ona bakar da bakar. Üstüne yürümüştür, bir yürek çürümüştür. Bu ne özel bir iştir ağalar, beyler, dostlar. Bir merminin önüne durmaya yetişecek.. Şimdi o oradadır, onu ergeç yakalar. Çok önceden patlamış bir tüfek biliyorum.. Bafra'da patlamıştır, gelmiştir bana kadar. Artık hep orada olacak oradaki o adam Buradayken orada olmak istediği kadar.

HARCAMALAR
Mektuplar aldım sevindim. Birinde denmiş geliyorum Öbüründe yazılmış geleceğim. Bekledim bekliyorum. Bir yaşam verdim. Açtım bir başkasını, Uzun-uzun yazmış gel.
Okumadan arkasını Gittim gidiyorum Bir başka yaşama bedel. Biri demiş sen, biri demiş ben. Seni ben anladım, beni sen. Bir yaşam daha verdim Beklerken giderken dönerken. Kaldı elimde üç-beş mektup, Üç-beş yaşam. Bir onları da açsam okusam Önceki yaşamları unutup Ya beklesem, ya da gidip arasam. Ne bir iz geliyorum deyenden. Ne de gel yazandan. Bunları düşünüp dururken Bir yasam daha gitti elimden Başkalarınca saklamak varken. Ama ben umudluyum bundan; —Yüzümden, gözümden belli — Umudu umudumla harcadığımdan.. Bundan sonra belki Bir yaşam daha çıkar mektubumdan.
Her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.

KALMAK TÜRKÜSÜ
Daha gidilecek yerlerimiz var Şu sohbetini dinler gideriz Coştukça şarkılar, türküler, sazlar Rakı mı, şarap mı, içer gideriz Geçse de umudun baharı yazı Gözlerde kalıyor yaşanmış izi Kimseler kınamaz burada bizi Ne varsa hesabı öder gideriz Söyleyecek sözü olan anlatsın İsterse içine yalan da katsın Yeter ki kendinden, bizden söz etsin Yalanı doğruyu sezer gideriz Neler gördük neler bu güne kadar Daha gidilecek yerlerimiz var Bizi buralarda unutamazlar Kalacak bir türkü söyler gideriz Sevgiye var olduk sevdik sevildik Kavgalara girdik olduk dirildik Bir anlam fırını içinde pistik Anlamlı güzeli sever gideriz.

BİLSEYDİ EĞER
Bir şiir bir geceye değer. Bir şiir bir uykuya değer. Bir şiir bir uyanmaya değer. Bir şiir bir sigaraya değer. Bir şiir bir rakıya değer. Bir şiir bir şarkıya değer. Bir şiir bir türküye değer. Bir şiir bir ağrıya değer, Diye-diye.. Meğer.

CAĞALOĞLU YOKUŞU
Dün gene yokuşu çıkıyordum, Günlerden yetmiş sekizdi.. Yaymacı Eski kitaplarını bekliyordu Kaldırımda Eskiden olduğu gibi. Alsınlar okusunlar diye Başkaları da. Bazı yerler değişmiş Bazı yerler eskiden olduğu gibi Hiç değişmemiş.. İnenlerle çıkanlar; Yaşlısı, genci Basımevi, kitabevi.. Gelenlerle, kalanlar.. Aynı umular, aynı bekleyiş.. Adlarda, yapılarda okunuyor Olmuşlarla olanlar.. Yalnız bir şey değişmemiş; İniş-çıkış, geliş gidiş.

Bu yalnız benim için değil.. Nasılsa benden önce; Yüz, seksen, elli.. Benden sonra da olacak. Besbelli Benim de demek istediğim; Dün gene yokuşu çıkıyordum Günlerden yetmiş sekizdi.. Ona-buna kimilerim sordum. Çok azı bildi. İşte geçerken dün o yokuşdan. Günlerden yetmiş sekizdi. Saat yetmiş sekizdi.. Otuz sekiz saat önce oradan Şarkılarıyla, şiirleriyle Bir sarışın geçmişdi.. Onu soruyordu şimdi Bir sakallıdan.. Ne bilsindi.
Yalnızlık paylaşılmaz.
Paylaşılsa yalnızlık olmaz. 

YALNIZ'IN DURUMLARI
I Her şeyi süpürebilirsin; Sonbaharı süpüremezsin. Sen her şeyi süpürebilirsin; Sonbaharı süpüremezsin. Yalnızsa Sürekli bir sonbaharı Süpürür hep.. Düşünemezsin. 

II Yanar Sobasında Yalnız'ın Üşüyen Bakışları. Lambasında Karanlığa dönük Bir ışık Titrer Sönük-sönük. Penceresi Dışına kapanmıştır. Kapısı İçine örtük. 

III Yalnız Bin yıl yaşar Kendini Bir an'da.

IV Yalnız'ın Nesi var, nesi yoksa Tümü birdenbire'dir. 

V Yalnız Bir ordudur Kendi çölünde.. Sonsuz savaşlarında Hep yener Kendi ordusunu. 

VI Yalnız'ın Sakladığı bir şey vardır; Boyuna yerini değiştirir. Boyuna onu arar.. Biri bulsa diye. 

VII Yalnız Hem bilgesi. Hem delisidir Kendi dünyasının. Ayrıca; Hem efendisi Hem kölesidir Kendisinin Tadını çıkaramaz Görece'siz dünyasında Hiçbirisinin

VIII Yalnız Sürekli dinleyendir Söylenmemiş bir sözü. 

IX Sözünde durması Yalnız'ın yalancılığıdır Kendisine.. Hep yüzüne vurur utancı. O yüzden Gözlerini kaçırır Gözlerinden. 

X Yalnız'ın odasında İkinci bir yalnızlıktır Ayna. 

XI Yalnız Hep uyanır İkinci uykusuna. 

XII Yalnız Kendi ben'inin Sen'idir. 

XIII Bir sözde saklanmış bir yalanı Bir gözde okuduğundan Bakmaz kendi gözlerine bile. 

XIV Hep susadığında O Kendi çölündedir. 

XV Kendi öyküsünü Ne anlatabilen Ne de dinleyebilen. Kendi türküsünü Ne yazabilen, Ne söyleyebilen. 

XVI Bir zamanlar güldüğünü Anımsar da... Yoğurur hüzün'ün çamurunu Avuçlarında. 

XVII Yalnız Aranan tek görgü tanığıdır Yargılanmasında Kendi davasının.. Her duruşması ertelenir Kavgasının. 

XVIII Yalnız Hem kaptanı Hem de tek yolcusudur Batmakta olan gemisinin.. Onun için Ne sonuncu ayrılabilir Gemisinden, Ne de ilkin. 

XIX Yalnız'ın adı okunduğunda Okulda ya da yaşamda Kimse "Burda" diyemez.. Ama Yok da.. 

XX Uykunun duvarında başladı.. Önceleri bir toz gölgesi sanki Sonra bir yumak yün gibi. Ama şimdi iyice görüyor Örümceğin ağını Gün gibi 

XXI Yalnız Duymuş olduğunun sağırı. Görmüş olduğunun körü Dur.. Ölür ölür öldürür.

Öldürür öldürür ölür. Duyduklarını unutur. Duyacaklarını düşünür. 

XXII Yalnız'ın adına Hiç kimse konuşamaz.. O Kendi kendisinin Sanığıdır. 

XXIII Yalnız Önceden sezer Sonra olacakları..Paylaşacak biri vardır; Anlatır anlatır ona Olanları, olmayacakları 

XXIII  Her leke Kendisiyle çıkar.


Scribd